ÖZET
Sinema eserleri üzerindeki hak sahipliği birçok yönüyle günümüzde tartışılmaya devam etmektedir. Bu çalışma sinema eserlerinin niteliğine ve sinema eserleri üzerindeki hak sahipliğine genel bir bakış içermektedir. Bunun yanında, sinema eserleri üzerinde marka haklarının önemini ve hak sahipliğinin detayları ile bu hak sahipliğinin korunmasına ilişkin ayrıntılı bilgileri kapsamaktadır.
GİRİŞ
19. yüzyılın sonlarında çekilen ve ilk sinema filmi olarak kabul edilen Lumiere Kardeşlere ait “Bir Trenin La Ciotat İstasyonuna Girişi” (Arrival of a Train at La Ciotat Station) adı verilen film ile sinema eseri kavramı hayatımıza girmiştir. İnsanlığın birçok açıdan yaratıcılığını kullanabildiği sinema sektörü, teknolojinin de gelişmesi ile 20. yüzyılda oldukça farklı bir boyut kazanmış ancak bu hızlı gelişim ve dönüşüm birçok tartışmayı da beraberinden getirmiştir.
Sinema eserleri üzerindeki hak sahipliği birçok yönden tartışılmış ve hala da tartışılmaya devam etmektedir. Ancak özellikle televizyonun hayatlarımızın vazgeçilmez bir parçası olması ile birlikte sinemanın etki alanının genişlemesi sinema eserlerinin sosyolojik ve ticari boyutlarını da tartışmaya açmıştır.
Bu çalışmada sinema eserlerinin Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu çerçevesindeki eser haklarına (yaygın kullanımda “telif hakkı” olarak da anılmaktadır.) genel itibarıyla değinilmiş olmakla beraber esas olarak sinema eserinin marka hukuku ile olan ilişkisi incelenmiştir. Bir sinema eseri üzerindeki marka koruması ve bu korumanın sağladığı haklar detaylandırmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte bu çalışmanın ikinci ayağında da markaların günümüz sinema eserleri üzerindeki etkileri ve sinema eserleri içerisinde marka kullanımı ele alınacaktır.
1- SİNEMA ESERİ KAVRAMI VE KAPSAMI
Sinema, esas itibarıyla film üzerine ardı ardına kaydedilmiş durağan görüntülerin projeksiyon veya başka bir araçla yeterli bir hızda yansıtılması yoluyla hareketli bir görünüm elde edilmesi yöntemidir.[1]
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun (FSEK) 5. maddesi çerçevesinde de sinema eserleri, her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir.
Sinema eseri kavramı üzerinde daha detaylı bir incelemeye geçilmeden önce altını çizmek gerekir ki, FSEK madde 1/B hükmünde “eser” kavramı temel olarak “Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri” olarak tanımlanmıştır. Bir yaratımın eser olarak kabul edilebilmesi için FSEK kapsamında sınırlı sayıda sayılan eser türlerinden birine girmesinin yanında sahibinin hususiyetini taşıması gerekmektedir. Hususiyet kavramı öğretide birçok kişi tarafından açıklığa kavuşturulmaya ve tanımlanmaya çalışılmıştır. Genel olarak yaratıcısının özel fikri emeği ile oluşmuş eserlerde hususiyet olduğu kabul edilmektedir.[2] Bu çerçevede bir eserden söz edebilmek için sahibinin hususiyetini taşıması temelde aranacak özellik olduğundan aşağıda incelenen sinema eserlerinin de öncelikle sahibinin hususiyetini taşıdığının kabulü çerçevesinde incelenmesi gerektiği önemle vurgulanmalıdır.
Bu noktada kısaca bir sinema eserini meydana getiren unsurları belirtmek gerekmektedir. Bir sinema eserinin ana yapısını oluşturan unsurlar genel itibarıyla; senaryo ve diyaloglar, yönetim, özgün müzik ve yapım aşamaları şeklinde sıralanabilmektedir.
Bu unsurlara icracı sanatçının eklendiği de görülmektedir.[3] Belirtmek gerekir ki, bu unsurlardan herhangi birinin yokluğu ortaya çıkan ürünün sinema eseri niteliği taşımayacağı anlamına gelmemektedir. Söz konusu unsurlar geleneksel anlamda sinema eserini ifade etmekte olup, herhangi bir diyalog ya da özgün müzik içermeyen eserlerin de sinema eseri olduğundan bahsedilmesi kuşkusuz ki mümkündür.[4]
Sinema eseri kavramının içerisine hangi tür yaratımların dahil olduğu yönünde detaylı incelemeler ve tartışmalar bulunmaktadır.[5] Bu çerçevede yukarıdaki tanımlara uyan ve en önemlisi sahibinin hususiyetini taşıyan belgesel filmler, canlı yayınlar, televizyon/dijital platform dizileri, reklamlar, video klipler ve multimedia yapımlarının (bilgisayar oyunları dahil) da sinema eseri olarak kabul edilebileceği belirtilmelidir. Bu bağlamda, bu çalışmanın devamında geçen “sinema eseri” ibaresinden bu sayılanların hepsi anlaşılmalıdır.
2- FSEK ÇERÇEVESİNDE SİNEMA ESERİ ÜZERİNDEKİ HAK SAHİPLİĞİNE GENEL BAKIŞ
2001 yılında yapılan değişiklik ile şu anki halini alan FSEK’in 8. maddesi çerçevesinde; sinema eserlerinde, yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalog yazarı, eserin birlikte sahibidirler. Yine aynı madde hükmüne göre canlandırma tekniğiyle yapılmış sinema eserlerinde, animatör de eserin birlikte sahipleri arasındadır.
Sinema eserinin hak sahipliğine ilişkin en önemli değişikliklerden biri 1995 yılında 4110 sayılı Kanun’la yapılan değişikliktir. 1995 yılına kadar sinema eserlerinin yegâne hak sahipliğinin eserin yapımcısına ait olduğu kabul edilmekte idi. Bu konu birçok tartışmaya konu olmuş ve 1995 yılında ilgili hüküm tamamen değiştirilerek sinema yapımcısı, eser sahibi olmaktan çıkartılmıştır.
Mevcut düzenleme ışığında yapımcının haklarının ne çerçevede olması gerektiğine ilişkin birçok tartışma ve yapılan bu değişikliklerin hukuki sonuçlarına dair birçok çekişme bulunmaktadır.[6] Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 18/3 madde hükmünde “Bir eserin yapımcısı veya yayımcısı, ancak eserin sahibi ile yapacağı sözleşmeye göre mali hakları kullanabilir.” ifadesine yer verilmiş ve bunun yanında yapımcının hakları eser sahibinin haklarına bağlantılı hak olarak kabul edilmiş ve hakları detaylı olarak FSEK madde 80/2 maddesi uyarınca düzenlemiştir.[7]
Bu çerçevede, FSEK 80/2 maddesi hükmüne göre filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren film yapımcısı, eser sahibinden ve icracı sanatçıdan mali hakları kullanma yetkisini devraldıktan sonra bu hükümde sayılan haklara sahip olmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken ilk kavram, filmlerinin “ilk tespiti”ni yapan kişinin film yapımcısı olarak kabul edildiğidir ve bir görüntünün veya görüntü ile birlikte seslerin anlaşılabilecek, çoğaltılabilecek veya iletilebilecek şekilde bir araca kaydedilmesi halinde bir filmin tespit edildiğinden söz edilebilir.[8] Bir diğer dikkat edilmesi gereken konu ise film yapımcısının mali hakları kullanma yetkisini devralmış olması gerekliliğidir.
Film yapımcılarının Kanun’da sayılan detaylı hakları bu çalışmanın ana konusu olmadığından bunlara daha fazla yer verilmeyecek olmakla beraber, film yapımcılarının, bağlantılı hak sahibi olarak eser sahipleri gibi Tecavüzün Ref ’i, Tecavüzün Men’i ve Tazminat Davası açma haklarının varlığını (FSEK m.80/son) belirtmek gerekmektedir.
Uygulamada yapımcının kim olduğuna da bu noktada değinmek faydalı olacaktır. Yapımcı, sinema eserinin üretiminden izleyicilere ulaştığı dağıtım sürecine kadar o eserin her anında hem süreç yaratımı hem de maliyet çerçevesinde aktif rol oynamaktadır. Bu bağlamda yapımcı; senarist ve yönetmenlerle görüşmeler yaparak yaratıcı fikir, hikâye ve anlatıları film projelerine dönüştürür, projelerin gerçekleştirilebilmesi için gerekli finansman kaynaklarını bir araya getirir; yazar, yönetmen, senarist ve oyuncularla anlaşmalar ve sözleşmeler yapar; filmin mevcut bütçe ve takvim doğrultusunda çekimini organize eder, filmin post prodüksiyon işlemlerinin ardından da tanıtım, satış ve dağıtımıyla ilgili faaliyetleri planlar ve yürütür.[9]
Bu derece çok aşamalı ve aynı doğrultuda çok sahipli bir eser türü olan sinema eserlerinde hak sahipliği tartışmalarının da bu denli yoğun olması kaçınılmazdır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda sinema eserleri üzerindeki eser sahiplerine ait ve eser sahiplerinin hakları ile bağlantılı olan haklar düzenlenmiş olmakla beraber uygulamanın getirdiği birçok farklı durum çerçevesinde yeni olasılıklar oluşmakta ve bu olasılıklar da yeni tartışmalar ve çözüm yolları doğurmaktadır.
Sinema eseri üzerinde hak sahipliğinin kapsamını kesinleştirmek adına FSEK’te haksız rekabet düzenlemeleri arasında sayılan 83. maddedeki “ad ve alametler” hükümlerine de kısaca değinmek gerekmektedir. Söz konusu madde hükmünün birinci fıkrasında eser adına ilişkin olarak “Bir eserin ad ve alametleri ile çoğaltılmış nüshaların şekilleri, iltibasa meydan verebilecek surette diğer bir eserde veya çoğaltılmış nüshalarında kullanılamaz” ve ikinci fıkrasında ise “1 inci fıkra hükmü umumen kullanılan ve ayırt edici bir vasfı bulunmayan ad, alamet ve dış şekiller hakkında uygulanmaz.” hükmü yer almaktadır. Bu çerçevede bir eserin, bu çalışmanın konusu itibarıyla bir sinema eserinin, adının korunması eser koruması çerçevesinde değil haksız rekabet hükümleri çerçevesinde düzenlendiği ifade edilebilecektir. Eser adlarının esere ilişkin korumadan yararlanıp yararlanamayacağı ya da eser ile birlikte korunup korunmayacağı tartışmalıdır. Bu noktada Ateş, eser adının ayrı bir mutlak hak konusu teşkil etmeyeceğini, eserin bir parçası olarak korunabileceğini;[10] Tekinalp, eserin adının başlı başına eser olmamakla birlikte FSEK tarafından ve haksız rekabet hükümleri çerçevesinde korunabileceğini;[11] bunun yanında Hirsh ise, başlığın ne kadar özgün bir düşünce ürünü olursa olsun “eser” niteliği taşımayacağını, başlığa tanınan korumanın hukuksal niteliği bakımından gerçek anlamda bir fikri hak koruması olmadığını[12] belirtmektedir. Kanaatimizce eser adının söz konusu eser ile ne derece bütünleşmiş olduğu ile fikir ve sanat eseri olabilecek özellikleri ne kadar taşıdığı da bu koruma bakımından önem taşımaktadır. Eser adının eserin ayrılmaz ve değişmez bir parçası olduğu örneklerde eser ile birlikte korumanın mümkün olduğundan bahsetmek mümkün olabilecektir. Bununla birlikte, eser adının belirli bir süreye bağlı olan eser korumasının[13] yanında haksız rekabet hükümleri ile de korunabilmesinin uygulamada birçok faydasının olduğunun da altını çizmek gerekmektedir.[14]
3- SİNEMA ESERLERİNDE MARKA HAKLARI
Marka, bir gerçek ya da tüzel kişinin varlıklarını temsil etmek için kullandığı ayırt edici bir işarettir. Marka tüketiciye ürünün kaynağını gösterir, kaliteyi simgeler ve aynı zamanda reklâm aracı olarak kullanılır. Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) 4. madde hükmü çerçevesinde “Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.” Bu noktada belirtmekte fayda bulunmaktadır ki, Sınai Mülkiyet Kanunu çerçevesinde markanın tescil edildiği sınıflar bakımından kullanılma yükümlülüğü bulunmaktadır, aksi halde madde 9 hükmü gereğince markanın iptaline karar verilebilir.
Sinema Eserlerinde Marka Korumasının Önemi
Marka, günümüzde en önemli ticarileşme ve reklam araçlarından biridir. Bir markanın kuvvetli ve akılda kalır olması için detaylı çalışmalar yapılmakta ve şirketler tarafından özel olarak bu konu için hatırı sayılır bütçeler ayrılmaktadır. Bu çerçevede günümüzde ticari olarak son derece önem kazanan sinema sektöründe de artık marka koruması önemli bir yere sahiptir.
Sinema eserlerinin hangi yönler ile eser korumasına sahip olduğu yukarıda anlatılmıştır. Eser hakkı korumasının yanında bazı bakımlardan daha güçlü olduğu düşünülen marka koruması sinema eserlerinin adlarının, karakterlerinin ve hatta bazı diyalogların korunması için tercih edildiği görülmektedir.
Tam bu noktada eser koruması mevcutken neden bir de marka korumasının tercih edildiğine değinmek gerekmektedir:
- Markanın sağladığı haklar tescil ile doğar ve bu haklar marka sahibine tekelci bir koruma sağlar. Bu çerçevede tescilin varlığı hak sahibinin tespitini de oldukça kolaylaştırmaktadır. Zira, eser hakkı, eser meydana geldiği anda kendiliğinden doğan, bir başka deyişle herhangi bir tescile gerek olmadan doğan bir hak olduğundan hak sahipliğinin tespitinde sıklıkla çekişmeler yaşanmaktadır. Oysaki söz konusu sinema eserinin adının ya da eserdeki bir karakterin marka olarak tescili halinde, bir hak ihlali söz konusu olduğunda herhangi bir tereddütte yer olmadan hak sahipliği iddiası ileri sürülebilmektedir.
- İkinci olarak bir markanın koruma süresi başvuru tarihinden itibaren on yıldır, ancak onar yıllık periyotlar ile istenildiği kadar yenilenebilmektedir (SMK m. 23). Bu durum marka korumasını sınırsız hale getirmektedir ve marka sahibi istediği müddetçe söz konusu marka üzerinde tekel hakkına sahip olabilmektedir. Eser hakkının, eser sahibinin ölümünden 70 yıl sonra sona erdiği düşünüldüğünde, en azından sinema eserin adı ve karakterleri üzerinde sınırsız olan marka hakkının tercih edilmesi kaçınılmaz bir hal almaktadır.
- Bahsi geçen her iki noktanın da sonucu niteliğinde olan esas nokta ise marka tescilinin ticarileşmesinin çok daha kolay olması ve bu doğrultuda marka tescilinin lisanslamaya açılan önemli kapı niteliği taşımasıdır. Zira, günümüzde birçok sinema eseri yalnızca bir film olarak değil, yarattığı ticari etki ve oluşturduğu endüstri ile de değerlendirilmektedir. Özellikle büyük sinema yapımlarının adı, karakterleri veya içeriğindeki sloganların farklı sektörlere lisanslanması ile oluşmuş dev bir sektör bulunmaktadır. “Star Wars” karakter kostümleri, “Toy Story” oyuncakları, “Harry Potter” ajandaları, “Spider Man” mısır gevrekleri gibi her endüstriden örnek bulunabilecektir. Kuşkusuz okuyucuların akıllarına başka birçok örnek de gelebilir. Walt Disney, sinema endüstrisinde film karakterinin ticarileşmesi sonucunda filmin izlenmesi ile elde edilen gelirden daha fazla gelir elde eden ilk şirkettir. Dünyanın en tanınmış çizgi karakteri, Mickey Mouse, ilk olarak 1928 yılında marka olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde tescil edildi ve 2010 yılında bu markaya ilişkin satışlardan toplam dokuz milyar dolar kazanıldığı belirtilmiştir.[15] Kaldı ki, günümüzde birçok sinema yapımının bu ticarileşme planı ile bütçesini oluşturduğunu da belirtmek gerekmektedir.
Sinema Eserlerine İlişkin Markalaşma Örnekleri
Bu çerçevede, Amerika Birleşik Devletleri[16] ve Türkiye’den[17] bazı marka tescilleri örnekleri ile konuyu somutlaştırmak faydalı olacaktır. Ancak belirtmek gerekir ki, burada listelenen marka tescilleri yalnızca konuyu somutlaştırabilmek adına örnek niteliğinde olup, söz konusu marka sahiplerine ait hem aynı ibarelerin farklı mal ve hizmet sınıflarını kapsayan hem de farklı ibarelerde birçok başka tescilli marka bulunmaktadır:
Bu kısımda verilen örneklerde sinema endüstrisinde tescilli markaların çeşitliliğinin gösterilmesi amaçlanmıştır. Görülecektir ki gerek sinema eserinin adları, gerek karakterler, gerekse de sinema eseri içerisinde vurgu yapan cümleler ve görseller için markalaşma yolu tercih edilmiştir. Zira, sayılan her bir ibarenin ya da görselin farklı ticarileşme yolu bulunmaktadır.
Sinema Eserlerinde Marka Hakkı Sahipliği
Söz konusu örneklerde dikkat çekici bir diğer unsur ise örneklenen markaların sahiplerinin yapımcı şirketler oluşudur. Yukarıda detaylı olarak anlatıldığı üzere, yapımcılar sinema eserinin sahibi değil, sinema eseri üzerinde bağlantılı hak sahibidir. Ancak, söz konusu eser üzerinden ticari gelir sağlanmasının en önemli kaynaklarından biri olan marka tescilinin ve lisanslamasının, sermayesi ve organizasyon ağı ile o sinema eserinin meydana gelmesini sağlayan yapımcıya ait olması son derece işlevseldir. Kaldı ki, tarihin en çok satan kitaplarından biri olan “Harry Potter” serisinin yazarı J.K Rowling’in yarattığı dünyaya ait karakterlerin, ifadelerin ve hatta önemli objelerin marka haklarının “Harry Potter” filmlerinin yapımcısı Warner Bros. Entertainment Inc.’e ait olduğu görülmektedir. Bir başka deyişle, yazar romanların içerisindeki karakterleri ve sahneleri yaratmış; fakat bu eserlerden türemiş yan ürünlerin üretimini ve ticari pazarlamasını şahsen üstlenmemeyi seçmiştir.[20] Ancak tabi ki, bazı istisnai durumlarda eser sahibinin aynı zamanda yapım şirketinin de sahibi olduğunu ve markalaşma yolu ile elde edilecek ticari gelirin de doğrudan sinema eseri sahibi eli ile yönetildiği görülebilmektir. Ülkemizden bu duruma örnek olarak Cem Yılmaz’ın eser sahipleri arasında olduğu sinema eserlerine ilişkin marka haklarının da yine kendisine ait yapım şirketi olan CMYLMZ Fikir Sanat Film Yapım Reklam ve Pazarlama ve Ticaret Limited Şirketi’ne ait olması ile Şahan Gökbakar’ın senaryosunu yazıp başrollerinde oynadığı film ve karakter isimlerinin marka haklarının şahıs olarak kendisine ait olması verilebilecektir.
Söz konusu marka haklarının kime ait olacağı taraflar arasında özellikle kararlaştırılmalı ve sözleşme ile düzenlenmelidir. Eser sahipleri ve yapımcı arasında ilgili sinema eserinin mali haklarının devrine ilişkin bir sözleşme[21] yapılmaktadır ancak burada vurgulanması gereken önemli nokta, marka haklarının bu mali haklar arasında olmadığıdır. FSEK’te sayılan mali haklar; eserin işlenmesi, çoğaltılması, yayılması, temsili ile işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletilmesi haklarıdır ve bunlar sınırlı sayıdadır. Söz konusu esere ilişkin marka haklarının yapımcı tarafından tescil edilip kullanılması için eser sahibinden izninin alınması ve bunun hükme bağlanması gereklidir. Marka tesciline ilişkin kapsamın da belirlenmesi ayrıca olası ihlal iddialarının ortadan kalkmasını sağlayacaktır. Yapımcının o sinema eserinin adının yanında eserin içeriğinde yer alan unsurlar üzerinde de ne çerçevede marka hakkına sahip olabileceğinin taraflarca kararlaştırılması süreç için oldukça faydalı olacaktır. Aksi durumda, eser sahibinin eser hakkının ihlalinin ortaya çıkması söz konusu olabilecektir. Ülkemizde yakın zamanda yaşanmış bir örnek ile konuyu netleştirmek faydalı olacaktır. Ünlü bir Türk yazar tarafından yazılmış çok satan bir kitap üçlemesinin televizyon dizisine dönüştürülmesi için yazar ile son zamanların en popüler Türk dizilerinin yapımcısı olan yapım şirketi arasında imzalanan sözleşme ile ilgili eserin diziye dönüşmesi için mali hakların devri gerçekleştirilmiş ve akabinde ilgili kitap serisi senaryolaştırılarak 2017 yılında televizyon dizisi olarak izleyici ile buluşmuştur. Bu televizyon dizisinin yapım şirketi, dizinin adının stilize edilmiş hali için 2017 yılında Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde 09, 14, 35, 38 ve 41. sınıfları içeren bir marka başvurusunda bulunmuştur. Söz konusu marka başvurusuna kitabın yazarı tarafından itiraz edilmiş; yapım şirketinin kötü niyetli olarak söz konusu marka başvurusunda bulunduğu ve ilgili ibarenin eser haklarının kendisinde olduğu iddia edilmiştir. Başvuru sahibi yapım şirketi ise buna karşılık aralarında sözleşme bulunduğunu ve herhangi bir kötü niyetli bir davranışının bulunmasının mümkün olmadığını, kaldı ki yapımı üstlenilen eserlerin marka haklarının yapım şirketlerine ait olmasının da hem Türkiye hem de Dünya’da sürecin doğal akışına uygun olduğu belirtmiştir. Türk Patent ve Marka Kurumu’nun Markalar Dairesi Başkanlığı ve akabinde Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu karaları neticesinde taraflar arasındaki sözleşmenin muterize ait eserin dizi için işlenmesinden ibaret olduğu, başvuru sahibine işbu ibare için marka tescili gerçekleştirmesine yönelik herhangi bir hak vermediği gerekçesiyle ilgili marka başvurusunun reddine karar verilmiştir. Bu bağlamda yapım şirketi yapımını üstlendiği ilgili eserin marka hakkını elde edememiştir.
⦁ Tescilli Markanın Sağladığı Hakların Korunması ve Sürdürülmesi
Bir markanın süreci kuşkusuz tescil alınması ile sonlanmamaktadır. Söz konusu markanın sektördeki güçlü pozisyonunu koruması için marka sahibinin her daim ihlallere karşı takipte kalıp, gerektiğinde yaptırım gücünü kullanması gerekmektedir. Özellikle sinema endüstrisinin bu derece geniş olduğu günümüzde, bu endüstrinin ticari değerinden fayda sağlamaya çalışan birçok kişi ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, özellikle büyük sinema yapımlarının yapımcıları marka ihlallerine karşı aktif olarak hukuki süreçler yürütmektedirler. Warner Bros. Entertainment Inc, marka tecavüzlerine ve lisanslı olmayan ürünlere ilişkin en çok yaptırım uygulayan yapım şirketlerinden bir tanesi olarak kabul edilir. Benzer şekilde, özellikle çocuk ve gençlere hitap eden birçok yapıma sahip olan The Walt Disney Company de marka haklarına tecavüz teşkil eden birçok ürünle karşılaşmakta ve aktif olarak bu tecavüzler ile mücadele etmektedir. Bu çerçevede, lisanssız ürünleri satan mağazaların kapattırılması ya da lisanssız ürünlerin piyasadan toplatılması ve bunlarla bağlantılı olarak tazminat talepleri sıklıkla karşılaşılan yaptırımlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yapım şirketleri, tescilli markalarına ilişkin olası tecavüzlerin önüne geçmeye çalışırken aynı zamanda da markalarının tanınmışlığından yararlanmaya çalışır nitelikteki benzer ve hatta zaman zaman parodi özelliği dahi taşıyabilen marka başvuruları ile de mücadele etmektedir.
Amerika Birleşik Devletler Patent ve Marka Ofisi (United States Patent and Trademark Office-USPTO) nezdinde müzik grubu hizmetleri için başvurusu yapılan “PARROTS OF THE CARIBBEAN” markasına karşı Disney Enterprises, Inc. tarafından kendileri adına birçok sınıfta tescilli “PIRATES OF THE CARIBBEAN” markası ile karıştırılma ihtimali bulunduğu gerekçesiyle itiraz edilmiş ve ofis tarafından söz konusu itirazın kabulü çerçevesinde marka başvurusu reddedilmiştir.[22] Benzer şekilde, yine USPTO nezdinde oyuncak mallarını içeren 28. sınıfta “HARRYCOPTER” marka başvuruna karşı Warner Bros. Entertainment Inc. tarafından HARRY POTTER markalarının tanınmışlığından haksız olarak yararlanılmaya çalışıldığı iddiası ile itiraz dosyalanmış ve bu itirazın da kabulü neticesinde söz konusu markanın reddine karar verilmiştir.[23]
Ülkemizde de benzer örneklere sıkça rastlamak mümkündür. Ay Sanat Prodüksiyon ve Yapım A.Ş (Ay Yapım) tarafından yapımı üstenilen KUZEY GÜNEY televizyon dizisinde başrol karakterlerinin senaryo gereği açtığı tatlı işletmesinde satılan tatlı/çörek, Avrupa pazarında hali hazırda satışta olan ancak senaryolaşana kadar Türkiye pazarında hiç satışı olmamış bir tatlıdır ve Ay Yapım tarafından “MAKARA” olarak adlandırılıp, markalaştırılmıştır. Bu çerçevede, söz konusu yapım şirketi bu tatlının ticarileşmesi için de adımlar atmıştır. Ancak, söz konusu yapımın popülaritesinin de çok yoğun olduğu bu ilk yıllarda birçok işletme “MAKARA” tatlısı/çöreği satmaya başlamış ve kendi adlarına marka tescil başvurularında bulunmuşlardır. Bu noktada, Ay Yapım, özellikle bu popülaritenin çok yoğun olduğu yıllarda söz konusu marka başvurularının tamamı ile hukuki mücadeleye girmiş ve birçok sınıfta kendi adına tescilli MAKARA markasına dayanarak Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde yaptığı olduğu itirazlar sonucunda söz konusu izinsiz markaların tescil edilmemesini sağlamıştır. 2012/95132 sayılı MAKARALA, 2013/02731 sayılı TATLI MAKARA ve 2014/99897 sayılı MAKARA WAFFLE MY MAKARALA marka başvuruları itirazlar sonucunda reddedilen marka başvurularına örnek olarak verilebilecektir.
Aynı şekilde, bir yapımın kazandığı tanınmışlık sebebiyle, yapım şirketine ait markanın tescil kapsamından çok daha geniş bir korumaya sahip olması da mümkündür. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/12384 Esas, 2017/300 Karar sayılı, 17.01.2017 tarihli kararında[24] Davacı, Turkuvaz Aktif Televizyon Prodüksiyon Anonim Şirketi, kendi adına tescilli AVRUPA YAKASI ibareli markanın sektörde belli bir bilinirlik ve tanınmışlık elde ettiği ve anılan ibarenin genel kullanım olan harcıalem bir ibare olarak kabulünün mümkün olmadığı bu nedenle de herkes tarafından kullanılamayacağı iddiası ile 2012/24484 sayılı 30. sınıftaki malları içeren AVRUPA YAKASI ibareli marka başvurusuna karşı yaptığı itirazın reddine ilişkin Türk Patent Enstitüsü (yeni adı ile Türk Patent ve Marka Kurumu) Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun (YİDK) 2014/M-3240 sayılı kararının iptali ile tescili halinde markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir. Her ne kadar Davalı, söz konusu ibarenin Davacı tescilinden önce de bilinen ve herkes tarafından seçilip, tescil edilebilecek bir işaret olduğunu ve kendisine ait markanın 30. sınıfta sayılan yiyecek içecek ürünlerini içerdiğini, bu çerçevede başvurunun Davacı markalarının tanınmışlığından haksız bir yarar sağlamasının mümkün olmadığını belirtmiş olsa da mahkemece Davacının “AVRUPA YAKASI” ibareli markasının yazılı ve görsel tanıtım araçları ile gerçekleştirilen kuvvetli reklâm, uzun süreli kullanım, kaliteli ve yaygın dağıtım ile ilgili sektör dışına taşacak biçimde tanınmışlık vasfı kazandığı, tanınmış markaların daha yüksek bir korumayı hak ettiği, Davacı ile ilişkilendirilmesi kaçınılmaz nitelikteki 30. sınıf ürünler için başvurunun tescilinin Davacı markalarının tanınmışlığından haksız yararlanma sağlayabileceği ve haksız rekabetin doğabileceği gerekçeleriyle karar esnasında yürürlükteki mevzuat olan 556 sayılı KHK’nın 8/4 madde hükmü uyarınca davanın kabulüne ve davaya konu YİDK kararının iptaline ve davalı adına tescilli 2012/24484 sayılı AVRUPA YAKASI markasının hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmiştir.
Bu noktada, bir yapım şirketinin yapımını üstlendiği eserdeki ticarileşme ihtimali olan her bir unsuru marka olarak koruması mı gerekiyor sorusu karşımıza çıkmaktadır. Zira, bu durum çoğu zaman ticaretin doğal akışına aykırı olabilmekte ve her zaman öngörülebilir olmamaktadır. Oysa üçüncü kişilerce ticari bir değer olarak görülen eserin bir parçası, yapımcı ya da eser sahibi tarafından öngörülmemiş ve markalaşma yolu tercih edilmemiş olabilir. Böyle bir durumda da söz konusu ibare ya da görsel üzerinde hak iddiasında bulunulması kuşkusuz mümkündür. Bu duruma çok uygun bir örnek Amerika Birleşik Devletleri‘nden verilebilecektir. IJR Capital Investments adlı bir firma Aralık 2014’te USPTO nezdinde “THE KRUSTY KRAB” ibareli ve “Restoran hizmetleri”ni içeren bir marka başvurusunda bulunmuş ve bunun üzerine, Sünger Bob’un yayıncısı olan Nickelodeon Animation Studio firmasının distribütörü ve ortağı olan Viacom International Inc. (Viacom) söz konusu başvuruya karşı hukuki süreç başlatmıştır.[25] Zira, “Sünger Bob” (orijinal ismi; Sponge Bob Square Pants) çizgi filminde, ana karakter Sünger Bob “Krusty Krab” adlı bir restoranda çalışmaktadır. Viacom, marka hakkına tecavüz ve tanınmış markanın sulandırılması iddialarıyla Teksas Güney Bölge Mahkemesi’nde başvuru sahibi IJR Capital Investments aleyhine dava açmıştır. Söz konusu çekişmede önemli olan noktalardan biri davacı tarafından “Krusty Crab” ibaresi tescil ettirilmemiş olsa dahi, Viacom tarafından söz konusu ibareye ayırt edicilik kazanıldırıldığı deliller ışığında kabul edilmiş ve Davacı adına korunabilecek nitelikte olduğu kabul edilmiştir. Mahkeme tarafından söz konusu başvurunun yazılış şeklinin ilgili eserdeki ile birebir aynı kullanılmış olmasının ve yine ilgili eserdeki gibi “restoran hizmetleri” için tescil edilmek isteniyor olmasının ilgili markanın karıştırılma ihtimaline neden olacağı ve tüketici nezdinde söz konusu markanın “Sünger Bob” ile bağlantılı hatta onun sponsorluğunda bir hizmet olarak algılanmasının mümkün olduğu vurgulanmış ve marka hakkına tecavüzün ortaya çıktığına hükmedilmiştir.[26] Bu çerçevede, sinema eserine ait bir unsurun, eser ile bağlantısı ve tüketici nezdinde ayırt edicilik kazandığının ispatı halinde, yapımcı ya da eser sahibinin hak iddiasının kabulünün mümkün olduğu görülmektedir.[27] Ancak, bu durumun sinema eserlerinde yer alan bütün ibare ve görseller için geçerli olmasının gerçekçi olmadığının, somut olay bazında değerlendirme yapılarak, o ibare ya da görselin belirli kriterlere sahip olması halinde bu nitelikte değerlendirilebileceğinin de altının çizilmesi gerekmektedir.
SONUÇ
Sinema eserlerinin eser hakkı ile korumasının yanında esere ait birçok unsurun korunabilmesi için bazı bakımlardan daha güçlü ve daha uzun süreli koruma sağlayan marka korumasının tercih edilmesi, günümüz sinema endüstrisinin dinamikleri düşünüldüğünde şaşırtıcı değildir. Zira, sinema eserinin ticarileşmesinde ve hatta eserin bütçe planlamasında dahi markaların ne derece önem arz ettiği fark edildikçe sinema endüstrisindeki markalaşma da o derece genişlemektedir. Ancak kuşkusuz bir eser içerisinde yer alan bir karakter, görsel ya da ifadenin belirli bir ayırt edicilik seviyesine ulaştığında marka tesciline sahip olmadan da özellikle haksız rekabet hükümleri çerçevesinde korunması mümkündür.
Bunun yanında, Dünya’daki örneklere nazaran ülkemizde sinema eserlerine ilişkin ticarileşme faaliyetleri görece daha az görülmektedir. Ancak, son zamanlarda hızla sayıları artan Türk çizgi film/animasyon yapımlarının karakterleri ya da isimleri ticarileştirilmekte ve bu çerçevede lisanslı ürünler piyasaya sürülmektedir. Özellikle çocuklara yönelik olan bu ürünler kendine özgü bir pazar yaratmış durumdadır. Bu noktada, animasyon karakterler özelinde ayrıca belirtmek gereklidir ki, bu karakterler marka tescili ile korunabileceği gibi, tek başına güzel sanat eseri olarak kabul edilerek eser korumasından ve hatta tasarım tescili ile tasarım korumasından da faydalanabilecektir. Ülkemizde de sinema endüstrisinin gelişmesi ile doğru orantılı olarak ticarileşme faaliyetlerinin de daha çok görüleceği kanaatindeyiz.
Çalışmanın bu kısmında sinema eserlerinin hak sahipliğine genel bir bakışının yanında sinema eserlerine ilişkin marka hakkının önemi ve bu marka tescillerinin hak sahiplerine sağladığı korumanın kapsamı anlatılmaya çalışılmıştır. Bunun yanında, markaların sinema eserleri içerisinde kullanılması da günümüz sinema endüstrisinde sıkça karşılaşılan ve oldukça önem arz eden bir konudur. Markaların bu şekilde kullanılmaları hem eser sahipleri hem de marka sahipleri açısından birçok farklı uygulama ve çekişmeye konu olmaktadır. Bu çerçevede sinema eserleri içerisinde marka kullanımı, bu kullanımın önemi ve bu kullanımlar bakımından marka haklarının korunması da çalışmanın bir sonraki aşamasını oluşturacaktır.
- Kadıgil, Saliha Sera; Sinema Eserleri ve Sinema Eserlerinde Hak Sahipleri, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, 2010. s.19.
- Hirsch, E. Ernst; Hukuki Bakımdan Fikri Say, Cilt II, İstanbul, İstanbul, İktisadi Yürüyüş Matbaası ve Neşriyat Yolu, 1943. s.12.
- Tosun, Yalçın; Sinema Eserleri ve Eser Sahibinden Hakları, 1. Bası, On İki Levha, İstanbul 2009, s. 21.
- Aynı nitelikte görüş belirten Tosun “…burada yapısal unsurlar olarak ele alınan bu unsurların, bir sinema filmini oluşturan belli başlı anahtar kavramların daha iyi algılanabilmesi amacıyla sınırlı olarak aktarıldığı göz ardı edilmemelidir.” şeklinde ifade etmiştir. Bkz. Tosun, Yalçın; s.16
- Bu çalışmanın konusuna dahil olmadığından bu tartışmalar detaylı olarak aktarılmamıştır. Sinema eseri niteliği tartışmalı olan yaratımların detayları için Bkz. Tosun, Yalçın,
- s.122 vd; Kadıgil, Saliha Sera, s.56 vd.
- Tosun, Yalçın; s.252
- Yapımcıların haklarına ilişkin detaylı inceleme için Bkz. Kahratlı Öztuna, Ebru; Film Yapımcılarının Hakları, Legal Fikri ve Sınai Haklar Dergisi, Cilt:6, Sayı:23, 2010, s.655-666
- Ateş, Mustafa; Fikir ve Sanat Eserleri Üzerindeki Hakların Kapsamı ve Sınırlandırılması, 1. Baskı, 2003, s.233
- Sinema Eseri Yapımcıları Meslek Birliği;
- http://www.se-⦁ yap.org.tr/
- Ateş, Mustafa; s. 407
- Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, 2005, s. 272
- Hirsch, E. Ernst; s. 21-23
- Eser sahibinin eser üzerindeki hakkı eser sahibinin yaşadığı müddetçe ve ölümünden itibaren 70 yıl devam eder. (FSEK m.27)
- Benzer görüş için Bkz. Günaydın, Ömer; Sinema Eserlerindeki Karakterler ve Korunması, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, Cilt: 12, Sayı: 128, 2017, s. 109
- Jewell, Cathy; Script to Screen: What Role for Intellectual Property?, WIPO, https://www.wipo.int/pressroom/en/stories/ip_and_film.html
- United States Patent and Trademark Office Marka sicilinin Ocak 2021 tarihindeki verileri doğrultusunda.
- Türk Patent ve Marka Kurumu Marka sicilinin Ocak 2021 tarihindeki verileri doğrultusunda.
- Ocak 2021 tarihinde Home Box Office, Inc adına United States Patent and Trademark
- Office nezdinde 414 yaşayan tescilli marka kaydı bulunmaktadır.
- Ocak 2021 tarihinde Warner Bros. Entertainment Inc adına United States Patent and Trademark Office nezdinde 1221 yaşayan tescilli marka kaydı bulunmaktadır.
- Günaydın, Ömer; s. 112
- Uygulamada, sinema eser sahipleri, yapımcılarla yaptıkları sözleşmelerde, mali hakların tamamını süresiz ve yer bakımından da sınırsız bir şekilde yapımcılara devretmektedirler. Günaydın, Ömer; s. 113
- United States Patent and Trademark Office, itiraz dosya numarası: 86736316, 12.02.2016
- United States Patent and Trademark Office, itiraz dosya numarası: 91190993, 10.07.2009
www.kazanci.com.tr - Viacom Int’l, Inc. v. IJR Capital Inv., LLC, 891 F.3d 178 (U.S. Court of Appeals, 5th Circuit 2018), No. 17-20334, 22.05.2018; https://clarivate.com/darts-ip
- İlgili kararın detaylı incelemesi için; Ünsal, Önder Erol; Sünger Bob Dünyasından Marka Tecavüzü İddiası: “Krusty Krab” Restoranı Kurgu Dünyasından Gerçekliğe Taşındı., Ocak 2017, https://iprgezgini.org/
- Benzer şekilde, DC Comics v. Powers, 465 F. Supp. 843 (S.D.N.Y. 1978) dosyasında, Superman çizgi romanı ve filminde ana karakter Clarke Kent’in çalıştığı “Daily Planet” gazetesinin isminin hak sahipliği tartışılmış ve söz konusu eser içerisinde elde etmiş olduğu önemli ayırt edicilik nedeniyle “Daily Planet” markasının özellikle gazetecilik hizmetleri için üçüncü bir kişi adına tescil edilemeyeceğine hükmedilmiştir. Mahkeme kararının tam metni için: https://law.justia.com/cases/federal/district-courts/ FSupp/465/843/1420174/. Söz konusu kararın incelemesi için: Ünsal, Önder Erol; Daily Planet Kararı – Superman Evrenindeki İsimler Tescilsiz Olsalar da Korunacak mı?, Nisan 2019, https://iprgezgini.org/
KAYNAKÇA KİTAPLAR/MAKALELER
ATEŞ, Mustafa;
Fikir ve Sanat Eserleri Üzerindeki Hakların Kapsamı ve Sınırlandırılması, 1. Baskı, 2003,
HIRSCH, E. Ernst; Hukuki Bakımdan Fikri Say, Cilt II, İstanbul, İstanbul, İktisadi Yürüyüş Matbaası ve Neşriyat Yolu, 1943. s.12.
GÜNAYDIN, Ömer; Sinema Eserlerindeki Karakterler ve Korunması, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, Cilt: 12, Sayı: 128, 2017
JEWELL, Cathy; Script to Screen: What Role for Intellectual Property?, WIPO
KAHRATLI ÖZTUNA, Ebru; Filme Yapımcılarının Hakları, Legal Fikri ve Sınai Haklar Dergisi, Cilt:6, Sayı:23, 2010
KADIGİL, Saliha Sera; Sinema Eserleri ve Sinema Eserlerinde Hak Sahipleri, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, 2010.
TEKİNALP, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, 2005
TOSUN, Yalçın; Sinema Eserleri ve Eser Sahibinden Hakları, 1. Bası, On İki Levha, İstanbul 2009,
DİĞER KAYNAKLAR
www.clarivate.com/darts-ip www.iprgezgini.org www.kazanci.com.tr
United States Patent and Trademark Office (Amerika Birleşik Devletler Patent ve Marka Ofisi) Sicili
www.se-yap.org.tr
Türk Patent ve Marka Kurumu Sicili
Ekin Karakuş Öcal
Bu yazı ilk olarak FMR dergisinin Ekim 2021 tarihli sayısında yayımlanmıştır