YAPAY ZEKÂ İHTİLAFLARINDA YENİ CEPHE:
THE NEW YORK TIMES v. OPENAI & MICROSOFT
Bu zamana kadar hep yapay zekâlar ve çıktılarının telif hakkı sorunu oluşturup oluşturmadığına dair araştırmalar yapılırken, The New York Times (The NY Times) işleri tersine çevirerek ChatGPT’nin öğrenme aşamasına el attı ve veri tabanı oluşturma aşamasında kendilerine ait makaleleri ve haber içeriklerini kullandığı gerekçesiyle ChatGPT’nin yaratıcısı OpenAI şirketine ve Microsoft’a dava açtı. Böylelikle, teknolojinin son hızda ilerlediği ve telif haklarının korunmasının da zorlaştığı bu dönemde, eser sahipleri ve teknoloji arasında süregelen hukuki mücadelelerde yeni bir alan yaratılmış oldu ve tarihte yapay zekâ yaratıcısı olan şirkete yazılı eserlerini temel göstererek telif hakkı nedeniyle dava açan ilk Amerikan medya kuruluşu The NY Times, 2023 yılının sonuna damga vurmayı başardı.
Telif hakkı ve yapay zekâ konularına geçmeden önce davaya kısaca bir göz atmakta fayda var:
The NY Times, davasında rekabete de değinerek, Manhattan’daki Federal Bölge Mahkemesi’nde sohbet/yapay zekâ robotlarının eğitilmesi amacıyla binlerce hatta milyonlarca makalesinin kullanıldığını iddia ederek dava açtı. Suçlamalarının dayanağını “yasa dışı şekilde The NY Times eserlerinin kullanılması ve kopyalanması” oluşturmakta olup, karşı tarafın milyarlarca dolarlık yasal ve fiili zarardan sorumlu tutulması gerektiğine dair talepler de bulunmaktadır. Hatta öyle ki, şikâyette içeriklerini kullanarak kendi haber ve eserlerinin yerini doldurabilecek yeni çıktılar oluşturulduğu ve gazeteciliklerinden “bedava” yarar sağlanmaya çalışıldığı ifadelerine de yer verilmiştir.
The NY Times’ın şikâyet dilekçesinde yer alan beyanlarının devamında, bağımsız gazetecilik unsurunun demokrasi için çok önemli olduğu vurgulanmıştır. İlerleyen zamanlarda da yapay zekâ destekli içeriklerin üretilmesi ile bağımsız ve özgün gazetecilik eserlerinin üretilemeyeceği ve yapay zekanın dolduramayacağı bir boşluğun oluşabileceği ve gazetecilik endüstrisinin olumsuz etkileneceği de beyan edilmiştir.
Parasal talep bakımından ise kesin bir talebe yer verilmemiş olup, OpenAI ve Microsoft’un yukarıda da belirtildiği üzere gazetenin çalışmalarını yasadışı olarak kullandığı gerekçesiyle milyarlarca dolar zarara neden oldukları iddia edilmiştir. Tüm şikâyet metnine https://nytco-assets.nytimes.com/2023/12/NYT_Complaint_Dec2023.pdf bağlantısından ulaşılabilir.
The NY Times’ın telif haklarını koruma çabasının bir diğer ayağını ise, başka şirketlerin telif haklarıyla korunmakta olan eserleri kullanan ve onlara yer veren tüm sohbet/yapay zekâ robotlarının verilerinin imhası yönündeki çağrısının oluşturduğunu belirterek olayın karşı tarafına da göz atalım.
Microsoft ve OpenAI şirketleri, yapay zekânın eğitilmesi amacıyla eserlerin kullanılmasının “adil kullanım” kapsamında kaldığını ve içeriklerin kullanımlarının “dönüştürücü amaca (transformative purpose)” sahip olduğunu belirtmektedir.
Peki, yapay zekâ ve telif hakkının bağlantısı nedir, ne gibi bir ilişkileri vardır? Adil kullanım nedir ve koruma kapsamı nereye kadardır?
Kısaca ABD Hukukunda Telif Hakkı
Somutlaştırılmış bir fikir olan eseri hukukla korumanın en önemli özelliği, fikri mülkiyetin sahibinin hususiyetini taşıması halinde, başkaca şekil şartı aranmaksızın ve tescil zorunluluğu olmaksızın yaratıldığı andan itibaren herhangi bir işleme tabi olmadan koruma hakkından yararlanabilmesidir. Telif Hakkı, eser sahibinin her türlü fikri emeği ile ürettiği eserler üzerinde hukuken sağlanan koruma olarak tanımlanmaktadır. Bu kavram ilk olarak sadece edebi eserlere ilişkin olarak kullanılmış olsa da sonradan anlam genişlemesine uğrayarak tüm fikri haklar için kullanılır hale gelmiştir.
ABD’de önceki dönem yasalarda telif hakkının korunması, eserin telif hakkı bildirimi kullanılarak yayımlanması ile güvence altına alınıyordu. Günümüzde ise bir eserin telif hakkı korumasına sahip olması için yayım ve telif hakkı bildirimi gerekmemektedir. Günümüzde telif hakkının doğması için bir fikrin somutlaşması yeterli olup tescil edilmesine gerek yoktur. Ancak bu, telif haklarının tescil edilmesinin mümkün olmadığı anlamına gelmemektedir. Türkiye de dahil dünyada pek çok ülkede olduğu gibi eser sahibinin belirlenmesinde ispat kolaylığı sağlayan, isteğe bağlı olarak tescil uygulaması ABD’de de vardır. Telif hakkı koruması için eskiden gerekli sayılan ABD Telif Hakkı Bürosu’na kaydolmak şartı da günümüzde aranmamaktadır. Burada bahsedilen “kaydolunma/kayıt altına alınma”, bir eserin veya çalışmanın yetkili organlar nezdinde “kamuya açık kayıtlara girmesi” ve “bir tescil sertifikası ile belgelenmesi” anlamına gelmektedir.
Bununla birlikte, ABD’de, Telif Hakkı Yasası, telif hakkının korunması için belirli teşvikleri içeren bir kayıt sürecini desteklemektedir. Örneğin, ABD Mahkemelerinde telif hakkı ihlali davası açılabilmesi için ABD menşeli eserlerin tescilli olması gerekmektedir. Bu kayıt, telif hakkı talebinin kamuya açık olması anlamına gelmektedir. Eser, yayınlanmasından önce veya en fazla 5 yıl içinde tescil edilmişse, bu durum telif hakkının geçerli olduğu ve tescil belgesinde yer alan sahibin adı vb. faktörler açısından kanıt oluşturmaktadır. Devamla, Bern Sözleşmesi çerçevesinde ABD müelliflerinin eserlerine ilişkin telif hakları, işbu sözleşmeye taraf olan ülkelerin tamamında otomatik olarak korunmaktadır. ABD’de 1 Ocak 1978 tarihinden sonra oluşturulan eserler bakımından telif hakkı koruması, Türkiye’de olduğu gibi, yazarın ölümünden itibaren 70 yıl boyunca devam etmektedir. Ancak, bir yazarın sahip olduğu telif haklarından farklı olarak şirketin telif hakkı, eserin ortaya çıkmasından itibaren 120 yıl veya eserin yayımlanmasından sonra 95 yıl (hangisi daha kısaysa) sürmektedir. ABD Telif Hakkı Kanunu (The Copyright Act of 1976) bakımından koruma kapsamını; şiir, roman, film, şarkı, bilgisayar yazılımı ve mimari gibi edebi, dramatik, müzikal ve sanatsal eserler de dahil olmak üzere orijinal eserleri oluşturmaktadır. İşbu çalışmaların koruma altına alınabilmeleri için ise özgünlük, somutlaşmış olma ve minimum yaratıcılık kriterleri aranmaktadır. Amerika’ daki Telif Haklarının daha somut bir şekilde ele alınması gerekirse kısaca şu şekilde özetleyebiliriz:
Telif Hakkı;
- Sanat, edebiyat, müzik ve drama gibi dallarda verilen eserleri içermektedir.
- Orijinal olan eserleri/ çalışmaları ve Sanatsal veya yazın çalışmaları korur.
- Herhangi bir gerçek veya tüzel kişi tarafından telif hakkı ihlal edilenin dava açmasına olanak sağlar.
- Aynı zamanda da eserlerin, yetkili organlarca kamuya açık olarak paylaşılmasını ve tescil edilmesini (kaydettirilmesini) sağlar.
ABD Yasalarına göre Telif Hakkının İhlali
Diğer birçok hukuk düzeninde olduğu gibi ABD’de de telif hakkının ihlalinden söz edebilmek telif hakkı sahibinin izni olmadan eserin dağıtımı, kopyalanması, halka açık olarak sergilenmesi veya icra edilmesi ve/veya türevi bir çalışmaya kaynak teşkil etmesi gibi koşullar aranmaktadır. Telif hakkı ihlal edilen hak sahibi, davalı yanın, telif hakkıyla korunan çalışma ve eserleri izinsiz kullanmasının durdurulmasını, yasaklanmasını ve zarar tazmini açısından ihtiyati tedbir uygulanmasını talep ederek dava açabilmektedir. Aynı zamanda telif hakkı ihlali davası için davacı yanın geçerli bir telif hakkı sahibi olması ve davalı tarafından bu geçerli hakkının ihlal edilmiş olması da gerekmektedir.
Telif hakkının ihlali kapsamında değerlendirilmeyen ve yasak olan davranışlara tolerans gösterilmesine yol açan ve Microsoft ve OpenAI şirketlerinin savunmalarında yer alan “Adil Kullanım” kavramının incelenmesi, yazının ve davaların anlaşılması adına önem arz etmektedir.
Adil Kullanım
Adil kullanım net bir tanıma sahip olmamakla birlikte, telif hakkı ile korunan eserin veya çalışmanın, telif hakkı sahibinden izin alınmaksızın kullanımına belirli koşullarda izin verilmesi olarak tanımlanabilir. Adil kullanım yoruma açık bir kavram olup somut olay nezdinde incelenmesi gereken bir kavramdır. ABD Telif Hakkı Kanunu Bölüm 107’de adil kullanımda dikkat edilmesi gereken dört kritere yer verilmiştir.
- Kullanım Amacı (kullanımın ticari nitelikte mi yoksa kâr amacı gütmeyen eğitim amaçlı mı olduğu da dahil olmak üzere, kullanımın amacı ve niteliği): Bu kriter, kullanımın ticari mi yoksa kâr amacı gütmeyen bir eğitim amaçlı mı olduğunu ve eserin telif hakkıyla korunan esere “dönüşüp” yeni bir şeyler ekleyip eklemediğini dikkate almaktadır. Kullanımın ticari olmadığının tespiti halinde bu durum adil kullanım bulgusuna işaret edecektir. Ancak ticarilik faktörü ilk kriterin analizinin sadece bir kısmını oluşturur ve bu nedenle belirleyici değildir.
- Telif Hakkıyla Korunan Çalışmanın Niteliği/Doğası: Mahkemeler, telif hakkıyla korunan çalışmanın niteliğini, yani örnek olarak telif hakkıyla korunan çalışmanın gerçeklere dayalı mı yoksa yaratıcı mı olduğunu analiz edecektir. Telif hakkıyla korunan çalışmanın kreatif (yaratıcı) olması halinde adil kullanım kapsamına girmesi zorlaşacaktır. Nitekim, özgünlük telif hakkı korumasının bel kemiğini oluşturmakta olup her eser birbirinden ayrı özelliklere sahiptir.
- Bir Bütün Olarak Telif Hakkıyla Korunan Eserle İlgili Olarak Kullanılan Kısmın Miktarı ve Önemi: Kullanıma konu edilen eserin/çalışmanın ne kadar kullanıldığı sorusu da önem taşımaktadır. Telif hakkıyla korunan eserle ilgili olarak kullanılan kısmın miktarı ve önemi bir bütün olarak dikkate anılmaktadır. Kullanım amacı incelendiğinde amaca uygun olarak nitelendirilebilecek bir kullanım, adil kullanım bakımından lehe kullanım teşkil edecektir. Yani bir çalışmanın ruhu, deyim yerindeyse özünün kopyalanması halinde adil kullanımdan söz edilemeyecektir.
- Kullanımın Telif Hakkıyla Korunan Eserin Potansiyel Pazarı veya Değeri Üzerindeki Etkisi: Bu kriterde ise ihlalde bulunan kullanımın, telif hakkıyla korunan çalışmanın potansiyel pazarı veya değeri üzerindeki etkisinin tartılacağı açıklanmaktadır. Nitekim bu inceleme üçüncü kriter olan “miktar” başlığıyla da paraleldir. Diğer önemli husus ise oluşturulan veya kullanılan miktarın orijinal eserle rekabet haline girip girmeyeceğinde saklıdır. Bu hususta mahkemeler, ihlal eden eserin, telif hakkıyla korunan eserin pazar ikamesi olarak hareket ettiği ve hatta bazen ihlal eden kullanımın, telif hakkı sahibinin işgal ettiği pazarların dışında yer aldığı durumlarda (bu pazar tek pazar olduğu sürece) adil kullanım bulgusuna karşı ağırlık vermek için bu faktörü değerlendirmiştir.
Bu noktada inceleme konusu ihtilafa dönecek olursak:
Şikâyette, bağımsız gazeteciliğin en önemli noktası olarak orijinal haberler vurgulanmıştır. Dolayısıyla, yapay zekâ ve sohbet robotlarına veriler yüklendikten sonra ortaya çıkan sonuca ve chatbot’lardan alınan sonucun ne kadar The NY Times’ın makale ve çalışmalarıyla örtüşüp örtüşmeyeceğine bakılmalıdır. Çünkü yukarıda maddelerle sayılmış olan kriterlere bakıldığında The NY Times’ın yapay zekaya yüklenen eserlerinin nitelikleri, miktarları, habercilik ve gazetecilik pazarında işlenen veri çıktılarının The NY Times’ın pazarında değişiklik yaratıp yaratmayacağı tek tek incelenmelidir. Aynı zamanda, adil kullanım kapsamında kalınıp kalınmadığının miktar ölçütü bakımından somut olarak belirlenebilmesi için, yapay zekâlarda kullanılan bilgi havuzunun kaçta kaçının The NY Times, kaçta kaçının diğer haber veya bilgi sitelerinden alındığının da araştırılması gerekmektedir.
Devamla, adil kullanım doktrininin Yapay zekâ/makine öğrenimi konusunda uygulanıp uygulanmayacağı sorusu hala tartışma konusudur. Ancak Google Kitaplar Davası (Authors Guild v. Google, Inc., No. 13-4829 (2d Cir. 2015))[1] ışığında bakıldığında, bilgi almak için çalışmaların kopyalanması halinde, çalışmaların kopyalanması yasal bir zemine dayandırılmış görünmektedir; telif hakkıyla korunmayan bilgileri kullanmak için bir eserin kopyalanması sorun teşkil etmemektedir. Sonuç olarak, bu dava özelinde yapay zekâ öğrenmesi için kullanılan ve telif hakkıyla korunan eserler hakkında, bu eserlerin kullanımının telif hakkı kapsamında değerlendirilemeyeceği söylenebilecektir.
Bu noktada ChatGPT ve diğer yapay zekâ robotlarının çıktılarının telif hakkı kapsamında incelenmesine kısaca değinilmesi gerekir ki çıktılar işlenirken herhangi bir telif hakkı ihlali olup olmadığı konusu her açıdan ele alınabilsin.
Yapay Zekâ Sohbet Robotları ve Çıktıları
Değerlendirilmesi gereken ilk konu, yapay zekânın eser sahibi olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğidir. 2009/24/EC sayılı AB Bilgisayar Programlarının Yasal Korunması Hakkında Direktif md.1/3; “Bir bilgisayar programı, eser sahibinin kendi fikri yaratımı olması bakımından özgün nitelikte ise korunacaktır.” demektedir. Orijinallikte ürünün yeni, estetik veya benzersiz olması aranmamakta, eser sahibinin ürün üzerindeki yaratıcılığı, bir nevi imzası aranmaktadır. Eser sahibinin gerçek kişi olması ve eser sahibinin bir kişiliği olması gerekmektedir. Bununla birlikte, henüz teknolojik gelişmeler ile hukuk paralel şekilde düzenlemeler içermemekte olup, şu anda yapay zekâya kişilik atfedilmemektedir. Kişilik atfedilmemesinin sonucu olarak da yapay zekânın ürettiği içeriklerin üzerinde eser sahibi olarak kabul edilemeyeceği değerlendirilmektedir. Ancak, bu sefer de üretilen içeriklerin sahibinin kim olacağına dair bazı sorunlar ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, içinde bulunduğumuz dönemde, yapay zekânın yazılımcısı eser sahibi olabilir, yapay zekâyı veri girdileriyle eğiten kişiler eser sahibi olabilir veya yapay zekâ nezdinde kendi özgün veri girdilerini yükleyerek geliştiren kullanıcılar eser sahibi olabilir şeklinde değerlendirmeler yapılmaktadır. Konuyla paralel olarak ABD hukukunda verilen bazı kararlara aşağıda kısaca yer verilmiştir:
- ABD Telif Hakkı Ofisi “Midjourney” kararında, bağımsız bir araştırma laboratuvarınca geliştirilmiş ve metinleri resimlere dönüştüren yapay zekâ (AI) hizmeti olan Midjourney tarafından oluşturulan görsellerin, insan ürünü olmadığını gerekçe göstererek telife tabi olmayacağına hükmetmiştir.
- Bir diğer örnek, 2022 yılında ABD Telif Hakları Ofisi’nin Stephan Thaler’ın “A Recent Entrance to Paradise (Cennete Açılan Yakın Zamanlı Bir Giriş)” isimli eserine ilişkin başvurusudur. Söz konusu eser, bir makinede yer alan bilgisayar algoritması tarafından bağımsız şekilde yaratılmıştır. Stephan Thaler, kendisinin “bilgisayar tarafından yaratılan bu eseri Yaratıcılık Makinesi’nin maliki sıfatıyla ve ivaz karşılığı/sipariş üzerine yaratılan eser olarak [work-for-hire] tescil ettirmeyi amaçladığını” belirtmişse de başvurunun reddine karar vermiştir. Başvurunun reddine karar veren Ofis, eserin “eser üzerinde telif hakkı talep edilebilmesi için aranan ve eser sahibinin bir insan olması gerektiğine ilişkin kriteri sağlamadığı” sonucuna varmıştır. Kararın yeniden incelenmesi için ikinci kez talepte bulunan Thaler’in bu çabası; “eser sahibi bir insana ait herhangi bir yaratıcı katkı veya müdahale olmadan” işleyen “bir makine veya sadece mekanik süreç tarafından üretilen” eserlerin tescil edilemeyeceği, çünkü mevzuatta, “eserin, bir insan tarafından yaratılması gerektiği” şartının bulunduğu ve bu nedenle de Thaler’ın yapay zekâsının hak sahibi olamayacağı gerekçeleriyle olumsuz sonuçlanmıştır.
- Bir başka örnek olan ABD’deki Fiest Publications v Rural Telephone Service Company Inc. 499 U.S. 340 (1991) ve Naruto v. Slater, No. 16 15469 (9th Cir. 2018) ve Avustralya’daki Acohs Pty Ltd v. Ucorp Pty Ltd davalarında da sadece insanların eser sahibi olabileceği ortaya koyulmuştur.
Somut olayda ise çıktılar değil ancak gidişatın kendisi sorgulanmaktadır.
Makine Öğrenmesi ve Telif Hakkı
Telif hakkıyla korunan eserlere ilişkin yapay zekânın eğitilmesinin, telif hakkıyla korunan eserlerin pazarına ve değerine zarar verdiğine dair güçlü argümanlar bulunmaktadır. Bunların en önemlisini, çoğu telif hakkı sahibinin halihazırda yapay zekâ eğitim lisansları sunmasına rağmen, birçok yapay zekâ geliştiricisinin yapay zekâyı eğitmek için kullanılan çalışmalar için telif hakkı sahiplerine ücret ödememesi oluşturmaktadır. Bu durumun sonucu olarak ise telif hakkı sahiplerinin lisanslama pazarlarının yok olacağının söylenmesi, hiç de yanlış olmayacaktır. Birçok sanatçı ve telif hakkı sahibi, çalışmalarının yapay zekâ eğitim veri kümelerine dahil edilmesi için lisanslar sunmaktadır. Getty Images’ın yapay zekâ geliştiricilerine görüntülerini yapay zekâ öğrenmesinde veri kümelerinde kullanmaları için lisanslar sunması, birçok telif hakkı sahiplerinin çalışmalarını bu şekilde lisanslayarak sunmalarına örnek gösterilebilecektir. Ancak bu yöntemin herkes tarafından izlenmesi halinde yapay zekâ geliştiricilerine büyük bir yük ve sorumluluk yüklenmiş olup, bu yöntem de pek mümkün görünmemektedir.
Amerika’daki çoğu telif hakkı paydaşının yukarıda açıklanan adil kullanımın, veri işleme sürecinin korunması için yeterli olduğunu savunduğunu söylemek mümkündür. Ancak bu öğretinin veri madenciliğinde (data mining) kullanılması, işbu doktrinin öngörülmesi mümkün olmayan derecede esnemesine neden olabilecektir. Ayrıca, The NY Times’ın tüm makale ve haberlerini herkese açık bir şekilde insanlarla bilgi paylaşımı yapmak amacıyla kamuyla paylaştığı da dikkate alınacak bir husustur.
Devamla, makine öğrenmesinin telifli verilerle eğitilmesinin de çalışma veya eserleri dağıtmadığı veya başkalarına doğrudan iletmediği gerekçesiyle telif haklarını ihlal etmeyeceği yönünde bir görüş de bulunmaktadır. Yapay zekâ tarafından taranan ve kullanılan verilerin işleniş amacının da önem taşıdığını söylemek mümkündür. Çalışma veya eserlerin veri işleme/veri madenciliği için kopyalanıp kullanılması, işbu verilerin çalınıp yeniden oluşturulup tüketiciye sunulması için toplanıp işlenmemektedir. Bu çerçeveden bakıldığında telif hakkı ihlalinin varlığını söylemek de doğru olmayacaktır. Aynı zamanda yüklenen tüm veri, makale ve çalışmaların insanlara faydalı olması adına değiştirilerek ve özgün bir şekilde çıktı oluşturabileceği göz önüne alınmalıdır. Ne kadar çok veri, o kadar özgünlük ve daha bağımsız bir çıktı anlamına gelmektedir. Önünün kesilmesi imkânsız olan yapay zekânın karşısında, eser sahiplerinin veri yüklemelerinin fazla olması halinde telifli eserlerin orijinalleri yerine değiştirilmiş, geliştirilmiş ve farklılaştırılmış çalışmaların yaratılmasıyla kendilerini daha güvende hissetmesi mümkün kılınmaktadır. Her ne kadar çalışmalarının kullanılması sırasında yasal bir dayanak bulunmasa da internet dediğimiz bilgi ağına düşen her bilginin aslında herkese sunulduğunu unutmamak gerekir.
Sonuç olarak, dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olan ve yapay zekâ ve makinelerde ileri teknolojiye sahip olan ABD’de telif hakkının ve sınai mülkiyet hukukunun teknoloji ile bir savaş halinde olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Devamla belirtmek gerekir ki, yapay zekânın çıktıları veya kullanımından kaynaklı uyuşmazlıklarda her kullanım adil kullanım kapsamında değerlendirilemeyecekken, telif hakkıyla korunan eserlerin yapay zekâ öğrenmesi için yetkisiz kullanılması da keza adil kullanım bakımından her daim geniş ve sınırsız şekilde uygulanamayacaktır. Nitekim ne Telif Hakkı Yasası ne de içtihatlar suistimal edilecek derecede adil kullanıma izin vermektedir. Ancak belirtilmelidir ki, aynı şekilde telif hakkının, yaratıcıların haklarını ihlal etmeyen faydalı teknolojilerin gelişimini engellemesine izin verilmesi hali de fikri mülkiyet hukukunun hedeflerine engel teşkil edecektir.
Tüm bu açıklamalarımız sonucunda da yapay zekâ öğrenmesinin telif haklarını ihlal etmeyeceği görüşünde olmakla ve Amerikan mahkemelerinden ne gibi bir sonuç çıkacağını merak etmekle birlikte, davanın sonucunun var olan telif hakkı davalarına yeni bir soluk getireceğinden hiç şüphe duymuyoruz. The NY Times ihtilafı, kanaatimizce, yeni birçok davanın ve farkındalığın önünü açacak, yapay zekâ konusunda telif hakkı başta olmak üzere diğer fikri mülkiyet hakları bakımından da hem uygulamayı hem de sınırlarımızı test edecektir.
Örnek diğer davalara kısaca göz gezdirmeden önce, son noktayı koymak adına umuyoruz ki; yapay zekâlar olabildiği ölçüde etik biçimde ve eser sahiplerinin hakları ihlal edilmeden, lisanslama veya izinlerle geliştirilebilir ve yapay zekâ geliştiricileri ile eser sahipleri arasında sözleşme ilişkileri kurularak, ilişkiler hukuki ihtilafa dönüşmeden daha sağlam temellere dayanabilir. Önü kesilemeyecek ve tek bir tuşla hepimizin ulaşabildiği teknoloji ile barış sağlamak kanaatimizce var olan en iyi seçeneğimizdir.
Örnek Davalar
1- Sarah Silverman v. OpenAI ve Meta: ABD’li komedyen Sarah Silverman, OpenAI ve Mark Zuckerberg’e ait olan Meta’ya yapay zekâ öğrenmesi yapılırken izinsiz şekilde kitaplarının kullanıldığı gerekçesiyle (Copyright Act of 1976 (17 U.S.C. § 501, et seq.)) dava açmıştır. Silverman aynı zamanda Christopher Golden ve Richard Kadrey adlı iki yazarla birlikte, OpenAI ve Meta tarafından geliştirilen yapay zekâ modellerinin eğitim verilerinin bir parçası olarak kendi çalışmalarını kullandığını iddia eden davaları açmıştır. OpenAI’ya karşı açılan davada, telif hakkı korunan kitapların izinleri alınmaksızın ChatGPT’nin veri setine yüklenerek veri havuzunun genişletildiği iddia edilmiştir. Aynı zamanda davada birçok yazarın kitabının bir yapay zeka dil modeli olan LLaMA’ yı eğitmek için kullanıldığı da ileri sürülmüştür. Davalarda yazarların eserlerinin yapay zekânın eğitilmesiyle ilgilenen topluluğun dikkatini çeken “gölge kütüphaneden (shadow company)” elde edildiği iddia edilmektedir. (Gölge kütüphaneler, normalde gizlenmekte olan veya kolay şekilde erişilemeyen içeriklerin çevrimiçi olarak bulunduğu veritabanlarıdır.)
2- Thomson Reuters v. Ross Intelligence Davası: 2020 yılında davacı taraflar olan Thomson Reuters Enterprise Center GmbH (“Thomson Reuters”) ve West Publishing Corporation (“West”), ABD Delaware Bölge Mahkemesi’nde Ross Intelligence Inc.’e platformlarında yer alan çalışmalarının yasa dışı kullanımı sonucu telif hakkı ihlali gerekçesiyle dava açmıştır. Davacı taraflar hukuk sektöründe kullanılan arama platformu Westlaw’u işletmektedir. Davalı yan, yapay zekâ yardımıyla yeni bir hukuki arama motoru geliştirmiştir. Ve fakat bunu yaparken de kendi arama motorunu geliştirmek için LegalEase Solutions, LLC ile ortaklık kurmuştur. Davacılar, Ross LegalEase Solutions’ın arama motorunun veri tabanını zenginleştirmek için kendi bilgilerini izinsiz şekilde indirip depolamak için yapay zekâyı kullandığını iddia ederek telif haklarının ihlal edildiğini öne sürmüştür. Mahkeme, dava sonucunda davacıların telif hakları taleplerini yeterli görüp, davalının davanın reddi taleplerini reddetmiştir. Davalı taraf 2023 yılının başında kullanımlarının adil kullanım kapsamında kaldığını ileri sürmüştür. İşbu iddialarında ise Westlaw içeriğinin işlevsel ve transformative (dönüştürücü) olduğunu, kopyalanan verilerin telif hakkı korumasının zayıf olduğunu, kullanılan verilerin miktarının az olduğunu ve ürünlerinin, Westlaw’ın eserlerinin pazardaki yerini almadığına yer vermiştir. Davacı taraf ise, davalı tarafın geliştirmekte olduğu arama motorunun, ileride Westlaw’un yerini alıp onunla rekabet edecek bir ürün yarattığını, kendi ürettikleri Westlaw’un son derece özgün ve yaratıcı olmasından kaynaklı olarak adil kullanımın olaya uygulanamayacağını öne sürerek, davalının kendi pazarlarına zarar verdiğini ve daha büyük zararları da gelecekte vereceğini belirtmiştir. Dav henüz sonuçlanmamıştır.
3- Planner5D” v. Facebook, Inc., et al., Case No. 19-CV-03132 (N.D. Cal.) Davası: 2019 yılında UAB Planner 5D; Facebook, Inc., Facebook Technologies, LLC ve Princeton Üniversitesi Mütevelli Heyeti’ne karşı telif hakkı ihlali ve ticari sırların kötüye kullanılması nedeniyle ABD Kaliforniya Kuzey Bölge Mahkemesi’ne şikâyette bulunmuştur.
2011 yılında kurulan Planner 5D, teknoloji alanında faaliyet göstermektedir. Şirketin web sitesi kullanıcıları, sanal nesnelerden (masa, sandalye ve kanepeler gibi) oluşan bir kitaplığı kullanarak, sanal iç tasarım sahneleri oluşturabilmektedir. Bu haliyle şirketin faaliyet alanının bir ev tasarımı web sitesi olarak açıklanması mümkündür. Şirket, tasarladığı üç boyutlu nesne ve sahnelerin derlenmesinde telif hakkı sahibi olduğunu ileri sürmektedir.
Planner 5D, Princeton bilgisayar bilimcilerinin, geniş veri koleksiyonunu, binlerce nesne ve on binlerce sahne de dahil olmak üzere tüm verilerini indirdiğini iddia etmektedir. Princeton’ın, 48.000’den fazla dosyayı kopyalamakla suçlanmasının yanı sıra, aynı zamanda bu verileri sahne tanıma araştırması için kullandığı da ileri sürülmüştür. Hatta, Princeton’ın araştırma makalelerinde bu durumu kabul ettiği ve verilerin SUNCG veri kümesi (SUNCG dataset) olarak kendi internet sitesinde paylaştığı da belirtilmiştir. Telif hakkı ihlali başvurusu ise, Princeton’ın eylemlerinin Planner 5D’nin Hizmet Koşullarını ve web sitesinin yapısını ihlal ettiğini iddia etmektedir. Dosya kapsamında yapılan incelemede telif hakkı ihlali iddiasının kanıtlanması için başvuru sahibinin, haklı bir telif hakkına sahip olduğunu ve çalışmanın orijinal unsurlarının izinsiz şekilde alındığının/kopyalandığının kanıtlanması gerektiği söylenmiştir. Princeton ve Facebook ise, Planner 5D’nin, 17 U.S.C. § 411(a)’da belirtilen kayıt/tescil gereksinimine uygun olarak hareket etmediğini savunmaktadır. Facebook ayrıca, Planner 5D’nin eserlerine ilişkin telif haklarının gerekli düzeyde kanıtlanmadığını ve kendi çalışmalarında orijinallik ve yaratıcılık eksikliğinin olmadığını da belirtmektedir.
Sonuç:
Toparlayacak ve son noktayı koyacak olursak; tüm dünyada olduğu gibi ABD’de de telif ve sınai mülkiyet haklarıyla, yapay zekâ ve makinelerin “eserlerinin” çakışma alanlarında hukuki belirsizlik ve mücadele mevcuttur. Telif hakları özelinde, telif hakkıyla korunan eserlerin yapay zekâ öğrenmesinin geliştirilmesi için kullanılmasının adil kullanım kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususu ABD’de netlik kazanmış değildir.
Genel değerlendirme olarak, her ne kadar yapay zekâ öğrenmesinin telif haklarını ihlal etmeyeceği görüşünde olsak da, mahkemelerce verilecek olan kararlar ışığında içtihat ve uygulamalar gelecek günlerde şekillenecek ve sınırlarımız belirlenecektir. O zamana kadar ise konu bir sır perdesi olarak kalmaya devam edecektir.
[1] Google Kitaplar Davası (Authors Guild v. Google, Inc., No. 13-4829 (2d Cir. 2015) sonucunda mahkeme şu sonuçlara varmıştır:
1) Google’ın telif hakkıyla korunan çalışmaları izinsiz dijitalleştirmesi, bir arama işlevi oluşturması ve bu çalışmalardan kesitleri görüntülemesi, ihlal oluşturmayan adil kullanımlardır. Kopyalamanın amacı son derece dönüştürücü nitelikte olup, metnin kamuya açık gösterimi sınırlıdır ve kamuya açıklanan/ifşa edilenler, orijinallerin korunan yönleri için önemli bir pazar ikamesi sağlamamaktadır. Google’ın ticari niteliği ve kâr amacı, adil kullanımın reddini haklı çıkarmamaktadır.
2) Google’ın, kütüphanelerin kopyaları telif hakkı yasasına uygun bir şekilde kullanacağı anlayışıyla kitapları sağlayan kütüphanelere dijitalleştirilmiş kopyalar sağlaması da ihlal teşkil etmemektedir. Ayrıca bu kayıtta Google’ın ihlale katkıda bulunan bir taraf olmadığı da belirtilmiştir.
Tam bu noktada davanın karşı tarafında yer alan Open AI, USPTO’ya yaptığı bir açıklamada üçüncü kriterin (Bir Bütün Olarak Telif Hakkıyla Korunan Eserle İlgili Olarak Kullanılan Kısmın Miktarı ve Önemi) amacının, kopyalanan telif hakkıyla korunan eserin miktarı değil, telif hakkıyla korunan bir eserin kamuya sunulan miktarı olduğunu savunmuştur.