Skip links

ABD’nin Coğrafi İşaret Koruması Alanında Avrupa Birliği’ne Karşı Duruşu Özel 301 Raporu’nda Somutlaştı

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Ticaret Temsilcisi Ofisi (US Trade Representative), 2025 yılı “Özel 301 Raporu”nu (Special 301 Report) 29 Nisan 2025 tarihinde yayımladı. Özel 301 Raporu, ABD’nin dünyadaki ticaret ortaklarında fikri hakların korunması ve uygulanması durumunu yıllık olarak gözden geçiren, koruma ve uygulama alanında sorunlu ülkeleri izleme listelerine alan, fikri haklar alanındaki diğer önemli konuları ABD perspektifinden değerlendiren ve her yıl yayımlanan bir çalışmadır. Rapor, ABD’li fikri hak sahipleri için yeterli ve etkin koruma sağlamayan yabancı ülkeler, bunlara ait fikri haklar mevzuatı, politikaları ve uygulamaları hakkında verileri toplu ve sistematik biçimde sunarak, ABD hükümet politikalarında kullanım amacına hizmet etmektedir. 2025 yılı Özel 301 Raporu’na ilaveten, önceki yıllara ait raporların bu bağlantıdan görülmesi mümkündür.

Türkiye, Özel 301 Raporu’nda uzun yıllardır ABD’nin izleme listesindedir ve 2025 yılı raporunda Türkiye bölümü 83. sayfada yer almaktadır. Bununla birlikte bu yazı, raporun Türkiye bölümünün aktarılması/değerlendirilmesi amaçlı olmadığından, bu husustaki değerlendirmeler ayrı bir yazıya bırakılmıştır. 

Bu yazının odağını, raporda ayrı bir bölümde düzenlenen ABD’nin Avrupa Birliği’nin (AB) Coğrafi İşaret koruması strateji ve politikalarına yönelik eleştirisi oluşturmaktadır. Fikri haklar alanında, ABD’nin başını çektiği yeni dünya ülkelerinin (Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda vd.), coğrafi işaret korumasını ön plana çıkartan ve öncelikli politikalardan birisi olarak belirleyen eski dünya ülkelerine (Fransa, İtalya başta AB üye ülkelerinin çoğunluğu, Asya-Afrika ülkelerinin çoğunluğu, Türkiye de bu ülkeler arasında sayılabilir) karşı mücadelesi uzun yıllardır bilinen bir durumdur. Her ne kadar 2025 yılı raporu, coğrafi işaretler konusunda 2016 yılından bu yana çıkan raporlarla çok benzer ifadeleri içerse de, bir diğer deyişle ABD politikaları açısından malumun tekrarı olsa da, bu yazının odağını 2025 yılı Özel 301 Raporu’nun coğrafi işaretler bölümü oluşturacaktır.

2025 yılı Özel 301 Raporu’nun Coğrafi İşaretler başlıklı bölümü, raporun 27-29. sayfalarında yer almaktadır.

Bölümün başlangıcında, ABD’nin konuya verdiği özel önem gerekçelendirilmektedir. Buna göre; AB, AB üyesi ülkeler ve konu hakkında benzer yaklaşımları benimseyen diğer ülkelerin coğrafi işaretlere ilişkin politikaları, ABD’nin dış pazarlara erişimini veya pazar payını artırmasını engelleme potansiyeline sahiptir. Bu durum özellikle, ABD menşeili girişimcilerin sahibi olduğu markaların korunması ve bu markaların dış pazarlara girişinin engellenmesi noktalarında ABD açısından endişe verici boyutlardadır.  Tescil tarihi, ilgili coğrafi işaretin korunmasından önceki tarihlere dayanan ve sadece ABD’de değil, AB üyesi ülkeler dahil, dünyanın birçok ülkesinde korunan ABD menşeili bazı markalar, AB’nin coğrafi işaret tescili sistemi ve politikaları nedeniyle koruma güçlerini kaybetmektedir. Özellikle, tescil tarihi itibarıyla, sonradan koruma altına coğrafi işarete kıyasla öncelik hakkına sahip olan ABD markalarının varlığı durumunda, eğer önceki tarihli markayla sonraki tarihli coğrafi işaret arasında karıştırılma olasılığı ortaya çıkacaksa, bu tip coğrafi işaretlerin korunmasına/tesciline imkan sağlanması suretiyle hem tüketicilerin yanıltılmasına neden olunacaktır hem de markalara sağlanan korumanın temellerini zayıflatılacaktır.

Raporda ABD’nin kaygılarını dile getirdiği ikinci husus ise; AB’nin coğrafi işaret tescil sistemi ve stratejisinin, ABD ve dünyadaki birçok ülkede ürün ismi olarak kabul edilen terimlere coğrafi işaret koruması sağlamasıdır. Bu yolla, AB pazarında sadece sınırlı sayıda AB menşeili üretici bu tip isimleri kullanabilmekte ve bununla da kalmayarak sadece “coğrafi işareti anımsattığı” gerekçesiyle, birçok terimin pazarda kullanılmasını engellenmektedir.  

Raporda, AB’nin ikircikli politikasına örnek mahiyetinde, Yunanistan adına coğrafi işaret olarak tescilli “feta” ismi verilmiştir. AB üyesi olan Danimarka ve Fransa’da “feta” peyniri üretilmekte ve “feta” teriminin ürün isim olarak kullanılması suretiyle bu ürünler AB dışına ihraç edilmektedir.  

Raporda yer verilen diğer örnekler ise “danbo” ve “havarti” peynirleridir. AB, bu iki peynir ismine de, sırasıyla 2017 ve 2019 yıllarında coğrafi işaret koruması sağlamış durumdadır. Buna karşın rapora göre, bu iki isim de Codex Alimentarius çerçevesindeki uluslararası standarda göre daha önceden (havarti için 2007 yılında) uluslararası standarda bağlanmıştır ve o tarihten bu yana aynı isimle dünyanın birçok ülkesinde bu peynirler üretilmekte ve pazarlanmaktadır. Hal böyleyken, AB’nin bu isimleri coğrafi işaret olarak tescil ederek Codex standartlarını hiçe sayması, Dünya Ticaret Örgütü üyesi bazı ülkeler tarafından sorgulanmaktadır. ABD dahil bazı ülkeler, bu peynir türlerinin AB’de coğrafi işaret olarak tescil edilmesine karşı AB nezdinde itiraz etmişler ve DTÖ nezdinde girişimlerde bulunmuşlardır, fakat AB itirazlara karşın bu isimlere coğrafi işaret koruması sağlamış ve ilgili taraflara tatmin edici açıklamalarda bulunmamıştır.  

AB’nin konu hakkındaki stratejisi, coğrafi işaret tescil sistemleriyle de sınırlı değildir, stratejinin bir diğer boyutunu AB üyesi olmayan ülkelerle yapılan ticaret anlaşması müzakereleri oluşturmaktadır. Bu müzakerelerde AB tarafı, karşısındaki devleti “fontina, gorgonzola, parmesan, asiago, feta” gibi belirli ürün isimlerinin, AB’nin bazı bölgelerinde üretilenler hariç olmak üzere, ürünler üzerinde kullanılmasını engellemesi konusunda sıkıştırmaktadır. Burada kritik olan husus, bu terimlerin dünya genelinde birçok ülkede üretilen ürünlerin genel adı olmasıdır. Dolayısıyla, ABD’li üreticiler, aslında ürün ismi olan bu terimleri sadece AB üyesi ülkelerde değil, AB ile ticaret anlaşması imzalayan diğer ülkelerde de kullanma hakkını kaybedebilmektedir. Böyle durumlarda, ürünler üzerinde ürün tipini tarif eden terimler kullanılamamakta veya bir ihtimal “fontina benzeri”, “gorgonzola stili”, “asiago türü” gibi ifadelerin kullanılması halindeyse, gereksiz masrafların çıkmasının yanısıra tüketici tercihi azalmakta ve AB dışı ürünlere yönelik talep düşmektedir.

AB’nin coğrafi işaret koruması sistemi ve stratejisi, ABD’nin AB ile gıda ve tarım ürünleri ticaretinde verdiği ciddi dış açığı etkileyen unsurlardan birisidir. Peynir ürünü örnek olarak seçildiğinde, ABD’ye ihraç edilen AB menşeili çoğu peynirin coğrafi işaretle korunduğu görülmektedir ve AB 2024 yılında ABD’ye 1,4 milyar Amerikan dolarından fazla tutara karşılık gelen peynir ihraç etmiştir. Buna karşın ABD’nin AB’ye peynir ithali geçtiğimiz yıl sadece 6,3 milyon Amerikan dolarına karşılık gelmektedir. Bu durum, AB coğrafi işaretlerinin, marka tescili yoluyla da olsa (sertifika markaları kastediliyor olsa gerek) ABD’de etkili biçimde korunduğunu göstermektedir. Dış ticaret açığının gösterdiği üzere, ABD’li üreticilerin AB piyasasına aynı düzeyde girişi ise mümkün olmamaktadır.

AB coğrafi işaret koruma sisteminin bu tip endişe verici yönlerine rağmen, AB tehlikeli sistemini kendi bölgesinde ve dünyanın diğer bölgelerinde genişletme eğilimindedir. AB kendi sınırları dahilinde, coğrafi işaret korumasını tarım dışı ürünlere de yaymıştır. Buna ilaveten, coğrafi işaret başvurusu incelemesi sürecinin çoğunluğunun ilgilenen AB üyesi devletlere devri ve tescil sürecindeki itiraz sürelerinin dikkat çekici düzeyde düşürülmesi gibi değişiklikler konusunda da ABD tarafı endişe duymaktadır. Son olarak, yukarıda da bahsedilen AB dışı ülkelerle yürütülen ticaret müzakerelerinde AB’nin takip ettiği yol ve müzakerelerin olumlu sonuçlanması halinde, tarafların coğrafi işaret listelerinin otomatik biçimde koruma elde etmesi hususları şeffaflıktan yoksundur.

ABD açısından önemli bir diğer husus da, AB’nin coğrafi işaret politikalarını Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO) nezdinde de etkin biçimde sürdürmeye çalışmasıdır. AB’nin etkin çabalarıyla kabul edilen ve kabul süreci WIPO’nun uzun yıllardır devam eden uzlaşı temelli karar alma süreçlerinin tersine işleyen Lizbon Anlaşması Cenevre Metni’ne AB 2020 yılında taraf olmuştur.

Özel 301 Raporu’nun Coğrafi İşaretler bölümünün son kısmını AB’nin agresif coğrafi işaret politikalarına karşı ABD’nin takip edeceği yol ve hedefler oluşturmaktadır. Buna göre; AB’nin coğrafi işaret politikalarını agresif biçimde sürdürmesine karşılık olarak ABD, ürünlerin genel ismini taşıyan veya piyasaya daha önceki tarihli marka tescilleriyle sürülen ABD menşeili ürünlerin üreticilerinin yabancı piyasaya girişlerini desteklemek ve korumak için yoğun girişimlerini sürdürmeye devam edecektir. Bu amaca ulaşmak için ikili ticaret anlaşmalarının yanısıra, Asya- Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC), WIPO ve DTÖ gibi uluslararası forumlar kullanılacaktır. Buna ilaveten, AB’nin yürürlükte olan veya müzakereleri devam eden ticaret anlaşmalarındaki (Arjantin, Avustralya, Brezilya, Kanada, Şili, Çin, Ekvador, Endonezya, Japonya, Kenya, Kore, Malezya, Meksika, Moldova, Yeni Zelanda, Paraguay, Filipinler, Singapur, Tayvan, Tayland, Uruguay, Vietnam’la olanlar ve diğerleri) coğrafi işaret hükümlerine yönelik olarak ABD’nin endişeleri taraflara bildirilecektir. ABD’nin bu alandaki amaçları aşağıdakileri içermektedir:

  • Coğrafi işaret korumasının sağlanmasının önceki hakları ihlal etmemesini sağlamak (Örneğin, bir ABD firmasının bir yer ismini ihtiva eden tescilli bir markanın sahibi olduğu durum).
  • Coğrafi işaret korumasının, ilgili tarafların genel isimleri (örneğin feta, parmesan) kullanma hakkına son vermemesini sağlamak.
  • Tescili talep edilen veya koruma altına alınmış coğrafi işaretler hakkında ilgili kişilerin bilgi sahibi olmasını, bunların tesciline karşı itiraz etme veya tescil edilmişlerse iptalini talep etme haklarının bulunmasını sağlamak.
  • Birden çok terimden oluşan bir coğrafi işaret tescil edilirken yapılan bildirimin (duyurunun), coğrafi işaretin genel addan oluşan kısımlarını belirtmesini sağlamak.
  • Şaraplar ve sert içkiler için sağlanan coğrafi işaret korumasının diğer ürünlere yayılmasına karşı çıkmak.

2025 yılı Özel 301 Raporu, coğrafi işaretler başlığında bazı güncellemeler dışında, 2016 yılından bu yana hazırlanmış önceki raporlarla neredeyse aynı ifadeleri ve politikaları içermektedir. Bununla birlikte, coğrafi işaret bölümünün diğer bölümlerden farkı, AB’nin hedef tahtasının tam ortasına oturulması, coğrafi işaretler alanındaki AB politikalarının ABD açısından yol açtığı sorunların açık biçimde dile getirilmesi ve AB politikalarına karşı uluslararası boyutta da sürdürülecek ABD politikalarının ve hedeflerinin ilan edilmesidir.

Raporlar ilgili bölüm bakımından yıllardır neredeyse aynı olsa da, dönemsel olarak karşımıza çıkan önemli bir fark bulunmaktadır: ABD’de 2. Trump dönemi başlamıştır ve dönemin ayırt edici noktalarından birisi Trump’ın Çin ve AB karşıtı sert ticaret politikalarıdır. Trump’ın ABD ticari menfaatlerini birincil öncelik olarak işaret eden söylemleri, coğrafi işaretler alanında AB’ye karşı daha agresif politikaların belirlenmesini yanında getirecek mi sorusunun yanıtını vermek için şu an erken olsa da, raporda yazanların aksiyona dökülmüş hali, sorunun yanıtını belki de fazla gecikmeden görmemizi sağlayacak.

Türkiye bakımından ise, bu aşamada söylenecek fazla bir şey yok gibi gözükmektedir. Türkiye, coğrafi işaretler konusunda söylem düzeyinde AB’ye yakın gözükse de, ülkemizdeki coğrafi işaret politikasının bilinen kısmı, sadece başvuru–tescil sayısının artırılmasına yönelik çalışmalardan oluşmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye’nin olası uluslararası tartışmalarda alacağı pozisyonu da gelecek günler gösterecektir.    

Bu web sitesi, deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bu web sitesini kullanarak Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.