GİRİŞ
Marka tescil başvurularının kapsamında hizmetler, özellikle de 35. sınıfa dahil “Reklamcılık, pazarlama, iş yönetimi hizmetleri” gibi hizmetler yer alınca, hizmetlerin kapsamını doğru tespit edebilmek ve açıklayabilmek kimi zaman güç olmaktadır.
Giyim alanında faaliyet gösteren, örneğin tişört ve pantolon üreten ve bu tip ürünlerin satışa sunumu hizmetini de veren bir firma, marka başvurusu kapsamında çoğunlukla 25. ve 35. sınıflara dahil mal ve hizmetlere yer vermek istemektedir. 35. sınıfın başvuruda bulunmasının nedeni, ilgili sınıfta bulunan satışa sunum hizmetlerinin korunmasını sağlamak olmakla birlikte, çoğunlukla başvuru kapsamında 35. sınıftaki tüm hizmetlere yer verilmesi artık Türkiye’nin bir gerçeği haline gelmiştir. Dolayısıyla, başvuru ve sonrasında tescilin kapsamında 35. sınıftaki “Reklamcılık, pazarlama, iş yönetimi hizmetleri” de çoğunlukla bulunmaktadır.
Bu tip durumlarda; yayıma itirazda kullanımın ispatı talepleriyle karşılaşan veya marka iptal süreçlerinde markalarının kullanımını ispatlamaları gereken hak sahipleri, konu 35. sınıftaki “Reklamcılık, pazarlama, iş yönetimi hizmetleri” olunca, markanın kullanımını ispatlamak için üretim faaliyetleri kapsamındaki tişört ve pantolonlara ilişkin kendi reklamlarını, bu ürünlerin pazarlanması için yaptıkları kampanyaları ve şirketlerinin yönetimine ilişkin iç faaliyetlerini markanın kullanımını gösterebilecek kanıtlar olarak sunmaktadır.
Oysa ki Nicé sınıflandırması anlamında; “reklamcılık hizmetleri” ile kastedilen bir firmanın kendi ürünlerinin reklamını yapması değil, üçüncü kişilerin kullanımına yönelik olarak reklam ajansı hizmetlerinin sağlanmasıdır; benzer şekilde “pazarlama hizmetleri” de bir firmanın kendi ürünlerini pazarlaması değil, üçüncü kişiler için pazarlama hizmetlerinin gerçekleştirilmesidir; “iş yönetimi hizmetleri” de bir firmanın yöneticilerinin kendi içlerinde şirketin yönetsel faaliyetlerini gerçekleştirmesi değil, üçüncü kişilere yönelik olarak iş yönetimi konusunda profesyonel destek hizmetlerinin sağlanmasıdır.
Bu hususun anlaşılması aslında pek zor olmamakla birlikte, konu belirli aralıklarla sürekli olarak gündeme gelmektedir.
Konunun daha net şekilde anlaşılmasına yardımcı olmak amacıyla, Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) Genel Mahkemesi’nin benzer bir tartışmayı değerlendirdiği 4 Eylül 2024 tarihli “TERTIANUM” kararı bu yazıda ele alınacaktır.
İHTİLAFIN EUIPO SÜRECİ
35. sınıfa dahil “İş idaresi hizmetleri, ticari danışmanlık ve yönetim hizmetleri, personel danışmanlığı hizmetleri, reklamcılık ve pazarlama hizmetleri”ni de kapsayan aşağıdaki markanın tescili amacıyla 2016 yılında Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi’ne (EUIPO) başvuru yapılır.

Başvurunun ilanına karşı 35. sınıfa dahil “İşletmelerin iş ve ticari yönetimi hizmetleri, yani sağlık ve bakım sektöründeki kuruluşların, özellikle huzurevlerinin yönetimi hizmetleri”ni de kapsayan 1995 yılından bu yana tescilli (yenilenmiş) aşağıdaki markanın sahibince itiraz edilir.

Başvuru sahibi, yayıma itiraz gerekçesi markanın kullanımının ispat edilmesini talep eder ve yayıma itiraz sahibi kanıtlarını sunar.
EUIPO İtiraz Birimi, kanıtları incelemesinin neticesinde, itiraz gerekçesi markanın kapsadığı hizmetler bakımından ciddi kullanımının ispatlanamadığına karar verir ve itirazı reddeder. İtiraz Birimine göre, sunulan kanıtlar itiraz gerekçesi markanın huzurevi hizmetleri için genel anlamda (in general terms) kullanıldığını göstermektedir, ancak bu kullanım tescilli olan Sınıf 35’teki hizmetlerin, yani “İşletmelerin iş ve ticari yönetimi hizmetleri, yani sağlık ve bakım sektöründeki kuruluşların, özellikle huzurevlerinin yönetimi hizmetleri”nin kapsamına girmemektedir.
Bu noktada, kısa bir açıklama yaparak, “Huzurevi hizmetleri”nin Nicé sınıflandırmasının 43. sınıfında yer aldığı belirtilmelidir.

Yayıma itiraz sahibi bu karara karşı itiraz eder ve EUIPO Temyiz Kurulu bu itirazı Ekim 2021’de takip eden gerekçeyle reddeder:
Temyiz Kuruluna göre, meselenin özü itiraz sahibince sunulan dokümanların tescilli marka kapsamındaki hizmetler bakımından markanın ciddi kullanımını gösterip göstermediğidir. Tartışma “huzurevi hizmetleri” etrafında dönmektedir, ancak tescilli markanın kapsamında bulunan hizmetler “huzurevi hizmetleri” değil, “Sınıf 35: İşletmelerin iş ve ticari yönetimi hizmetleri, yani sağlık ve bakım sektöründeki kuruluşların, özellikle huzurevlerinin yönetimi hizmetleri”dir. Kurula göre, tescilli markanın kapsamında bulunan hizmetler, gerçek anlamları (literal meaning) dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Gerçek anlam dikkate alınarak yapılan inceleme ise, sunulan kanıtların tescil kapsamındaki hizmetlere ilişkin olmadığını, farklı hizmetlerin kullanımına yönelik olduğunu göstermektedir.
Belirtilen nedenle, Temyiz Kurulu itirazı reddeder ve yayıma itiraz sahibi ihtilafı ABAD Genel Mahkemesi’nin önüne taşır.
GENEL MAHKEME İNCELEMESİ ve KARARI
ABAD Genel Mahkemesi ihtilaf hakkında 4 Eylül 2024 tarihinde T-73/23 sayılı kararı verir.
Yazının devamında Genel Mahkeme kararı, tescil kapsamındaki hizmetlerin kapsamının değerlendirilmesi esasında okuyucularımıza aktarılacaktır.
Davacının mahkeme önündeki iddiası; EUIPO Temyiz Kurulunun tescilli markanın kullanımına dair sunulan kanıtları yanlış yorumladığı, sunulan kanıtların tescilli markanın kapsamında bulunan hizmetlere ilişkin olmadığı yönündeki tespitin hatalı olduğu, dolayısıyla ulaşılan sonucun da yanlış olduğudur.
Genel Mahkeme, mevzuat ve içtihada yönelik genel bir girişin ardından, incelenen ihtilaftaki ana meseleyi tanımlamıştır:
Tescilli markanın fiili kullanımı huzurevlerinde sağlanan, burada yerleşik kişilere yönelik hizmetlerdir, dolayısıyla bu hizmetlerin son kullanıcının faydasına yönelik hizmetler olduğu kabul edilmelidir. Buna karşılık tescilli markanın kapsamında “Sınıf 35: İşletmelerin iş ve ticari yönetimi hizmetleri, yani sağlık ve bakım sektöründeki kuruluşların, özellikle huzurevlerinin yönetimi hizmetleri” yer almaktadır. İhtilafın çözümü için yanıtlanması gereken soru ise; huzurevlerinin son kullanıcılara, yani orada kalanlara yönelik olarak işletilmesinden ibaret fiili kullanım biçiminin, yukarıda belirtilen 35. sınıfa dahil hizmetlerin ciddi kullanımı olarak kabul edilip edilemeyeceğidir.
Davacının argümanlarından birisini, hizmetlerin İngilizceye yanlış biçimde çevrilmesi ve dolayısıyla yanlış biçimde değerlendirilmesi iddiası oluşturmaktadır. Bu argüman Mahkeme tarafından kabul edilmemiştir ve yazıda bu yöndeki değerlendirmenin üzerinde durulmayacaktır.
Genel Mahkeme ihtilafın esasına yönelik değerlendirmesinde, öncelikle bir markanın tescil edildiği mal ve hizmetlerin kapsamı yorumlanırken, listede yer alan her terimin bağımsız biçimde, alışılmış ve sıradan anlamı çerçevesinde dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. Buna göre de ilk olarak “Sınıf 35: İşletmelerin iş ve ticari yönetimi hizmetleri” teriminin gerçek-kelime anlamı incelenmiştir.
Davacıya göre, bu terim yorumlanırken kapsamlı biçimde yaklaşılmalı ve marka sahibinin başvuru anındaki niyeti de dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla, davacıya göre “işletmelerin yönetimi” ifadesi marka sahibinin kendi işletmesinin yönetimine dair hizmetleri de kapsamaktadır.
EUIPO Temyiz Kuruluna göre ise belirtilen ifadenin gerçek anlamı, marka sahibinin başka işletmelere, işletmelerinin yönetimi konusunda danışmanlık yapması, asistanlık sağlamasıyla ilgili hizmetlerdir.
Genel Mahkeme bu noktada, Temyiz Kurulunun yaklaşımını yerinde bulmuş ve davacının ifadenin kendi işletmesinin yönetimine dair hizmetleri de kapsadığı yönündeki argümanını kabul etmemiştir.
Davacının bir diğer iddiası, Temyiz Kurulunun tespitlerini kendi tescil başvurusunun yapıldığı tarihte geçerli olan Nicé sınıflandırmasının 6. baskısına dayandırması, ancak bu baskının açıklayıcı notlarında 35. sınıftaki hizmetlerin üçüncü kişilere yönelik olduğuna dair açık bir ifadenin bulunmamasıdır.
Genel Mahkeme, Nicé sınıflandırmasının 6. baskısının açıklayıcı notlarını gözden geçirmiş ve bu notlarda 35. sınıfa ilişkin olarak takip eden açıklamanın yapıldığını tespit etmiştir: “Bu sınıf temelde kişiler veya kuruluşlarca esasen aşağıdaki amaçlara yönelik olarak verilen hizmetleri kapsar: (1) Ticari bir işletmenin çalışması veya yönetimine destek sağlamak, (2) Ticari veya sinai bir işletmenin ticari ilişkilerinin veya işlevlerinin yönetimine dair destek sağlamak, …..”.
Nicé sınıflandırmasının 6. baskısının açıklayıcı notları açıkça göstermektedir ki, 35. sınıfa dahil tartışma konusu hizmetlerin genel niteliği ve doğası, bir profesyonel bir işletme tarafından diğer işletmelere sağlanan o işletmelerin ticari yönetimi ve faaliyetlerine destek (yardım) amacıdır. Bu çerçevede, davacının belirtilen hizmetlerin son kullanıcıya yönelik olduğu yönündeki argümanı da kabul edilmemiştir.
Davacının bir diğer argümanı ilgili hizmetlere başvuruda yer verilirken “Üçüncü kişiler için” ifadesinin kullanılmamış olması nedeniyle, hizmetlerin marka sahibinin kendi firmasına yönelik hizmetleri de kapsadığıdır.
Genel Mahkeme, Temyiz Kurulu yaklaşımını takip ederek bu iddiayı da kabul etmemiştir. Şöyle ki; birincisi 35. sınıftaki hizmetlerin doğası ve amacı yukarıda belirtildiği üzere bellidir ve bunların üçüncü kişilere yönelik olduğunu ayrıca belirtmeye gerek yoktur. İkincisi, markanın ciddi kullanımına yönelik içtihat, markanın kullanımının dışarıya yönelik olması gerektiğini göstermektedir. Bir işletmenin kendi huzurevini idare etmesi kendisine yönelik bir hizmettir. Bu tip bir şirket içi faaliyetin ilgili pazardan pay kazanma amacıyla tasarlanmamış, içe yönelik kullanım olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Bu durumda da ilgili faaliyetler markanın ciddi kullanımının ispatlanmasında dikkate alınmayacaktır.
Davacı son olarak, marka başvurusunun yapıldığı andaki niyetinin dikkate alınması gerekliliğini öne sürmüştür. Buna göre, marka sahibi 1995 yılında markasını tescil ettirirken de yaşlılar için kendi huzurevlerinin işletilmesi ile iştigal etmekteydi ve 20 yıl boyunca markasının kendisini koruduğu varsayımıyla hareket etmiştir. Dolayısıyla, hizmetlerin kapsamının farklı şekillerde de algılanması mümkünken, en absürt sonuca yol açan yorumun tercih edilmemesi gerekmektedir.
Genel Mahkeme bu yöndeki argümanı da, ciddi kullanımın ispatlanması için sunulan kanıtların şirketin iç kullanımına yönelik değil, ticari olarak dışarıya yönelik olması gerekliliği ve Nicé sınıflandırmasının 35. sınıfa ilişkin genel açıklamalarını gerekçe göstererek kabul etmemiştir.
Sonuç olarak Genel Mahkeme; EUIPO Temyiz Kurulunun “Sınıf 35: İşletmelerin iş ve ticari yönetimi hizmetleri, yani sağlık ve bakım sektöründeki kuruluşların, özellikle huzurevlerinin yönetimi hizmetleri”nin yalnızca diğer işletmelere verilen yönetim desteği hizmetleri olabileceği, bu hizmetlerin huzurevlerince orada kalan kişilere yönelik verilen hizmetler olarak yorumlanamayacağı şeklindeki değerlendirmesini onamış ve davayı reddetmiştir.
DEĞERLENDİRME
Yazının başında belirttiğimiz gibi, 35. sınıfa dahil “reklamcılık, pazarlama ve ticari yönetim hizmetleri” başta olmak üzere, bazı hizmetlerin kapsamının tespit edilmesi veya açıklanması noktasında Türkiye’de de kimi zaman sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bahsedilen sorunları engelleyebilmek ve hizmetlerin kapsamını doğru tespit edebilmek adına takip edilmesi gereken başlıca yöntemlerden birisi, bu tip hizmetlerin üçüncü kişilere yönelik olarak verilen profesyonel destek hizmetleri olduğunu en baştan içselleştirmek ve açıklamaktır.
Bu hususa ilaveten, markanın ciddi kullanımına dair genel kabul gören ilkelerin dikkate alınması da zihinlerin netleşmesine yardımcı olacaktır: “Marka mevzuatında “ciddi biçimde kullanma” kavramına ilişkin açık bir düzenleme yer almamasına rağmen, söz konusu kavramla; markadan işlevlerine uygun bir tarzda yarar elde edecek, yani üzerinde kullanıldığı malın veya hizmetin piyasada tanınmasını ve diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayrılmasını sağlayacak şekilde ve yoğunlukta piyasada veya piyasaya hitap eden, piyasayı etkileyen yerlerde kullanılması kastedilmektedir.” (Türk Patent ve Marka Kurumu Kullanım İspatı Kılavuzu, s.26) ve “Ciddi kullanım, kullanımı gerçekleştiren işletmenin kendi içindeki kullanımı değil, markanın kapsamında yer alan malların veya hizmetlerin piyasadaki kullanımını (ticari etki oluşturacak kullanımı) gerektirir.” (Türk Patent ve Marka Kurumu Kullanım İspatı Kılavuzu, s.26).
Avrupa Birliği ve Türkiye’de genel kabul gören bu ilkeler çerçevesinde, markanın ciddi kullanımının; tescil sahibi işletmenin kendi içine dönük kullanımı değil, üçüncü kişilere yönelik ticari etki yaratması amaçlanan/beklenen kullanım olması gerektiği açıktır. Yukarıda yer verilen ilkeleri hatırlamak, bu yazının konusu ihtilaf dahil, kimi zaman karşılaştığımız kafa karışıklığı yaratan durumların ortadan kalkmasını sağlayacaktır.